30 Kasım 2012 Cuma

Yılbaşı Çekilişi VOL 1

Eveeettt işte geldi senenin enn güzel zamanı..
Yani yılbaşı hediyesi zamanı :)
Ben bu sene de, geçen sene olduğu gibi yılbaşı heyecanın daha uzun sürebilmesi için Aralık ayını hediye ayı ilan ettim.
Bu da her hafta bir çekiliş demek..
Vee işte ilk haftanın hediyesi..
Bu sene "FOX" moda dediler.. Ben de modaya ayak uydurmaya karar verdim ve cüzdanlardan birine elcağızlarımla bu tilkiyi işledim..
Yani zamanı kıt bir annenin el emeği göz nuru da diyebiliriz :)

Bu da cüzdanın içi...

Umarım kazanacak kişi beğenir ve güzel günlerde kullanır..
.
.
Katılım için tek şartsa izleyicim olmanız ve eğer varsa bloğunuzda bu çekilişi duyurmanız ki daha fazla kişinin haberi olsun ;)
Ve elbette bu yaptıklarınızdan haberdar olabilmem için bir yorum bırakmanız..
.
.
Çekilişe katılım için son tarih 8 Aralık 2012 Saat: 20:00
Haydi bakalım bol şanslar..
Hoh hoh hoh!


28 Kasım 2012 Çarşamba

Yeme de Yanında Yat

Küçükken kuzenle "petit beurre"lerin arasına marmelat sürer yerdik..
Aman ne severdik anlatamam..
Bir kaç yıl önce tekrar denemiştim ama bu sefer pek hoşuma gitmemişti..
Geçenlerde de arşivde bu yastığa denk geldim... (bağlantıya bakar mısınız? :)
Yapmak lazım diyorum.. :)
Şu hastalıklar bi bitsin..

Not: Cemik'in sağlığını merak edip de arayan soran, mesaj atan, instagramdan yazan herkese çok teşekkür ederim.. İyi ki varsınız.. Cemik şimdi iyi, anjin olmuş yavrum.. 39-40 derecelerde dolanan inatçı ateşin sebebi buymuş.. Şimdi hızla iyileşecek inşallah :) 
.
Herkese sağlıklı günler..




26 Kasım 2012 Pazartesi

Cemik Ve Hayatın Zorlukları VOL 10: Ekmek Kavgası

Hayat zor arkadaş...
Ekmek aslanın ağzında :)
Bu fotoğrafları yazın çekmiştim.. Cemik ve elinde boyu kadar bir ekmek..
 Daha küçükken de bayılırdı zaten ekmeğe -birçok çocuk gibi- ama bu hallerinin fotoğrafını çekmeden edememiştim :)
 Burada Cemik'i görüyoruz.. 
Cemik'e hamileyken "Fırat"ı çok okumuştum.. Benzetmişim azcık..
Burada da Fırat'ı görüyoruz.. :)) Zaten başka huyları da benziyor...
.
.
Neyse efenim.. Bu fotoğrafların üstünden aylar geçti.. Peki Cemik'te bir değişim oldu mu?
Yooo :)
Cemik yine Fırat, yine Fırat.. 
 Kaptı yine geçen gün ekmeği masadan.. 
Kaçtı, bir türlü yakalayamadık.. 
 Hayır ne varsa bu kadar bu ekmekte? :) 
Saklandı evin en kuytu köşe yerine.. Orada yedi..
Ve hayatın zorluğuyla da orada tanıştı..
Bazen insanın elinden ekmeğini alabiliyorlar..
Buyrun iyi seyirler..
Peki sonunda ne oldu? Yarım saatlik ekmek kavgası sonunda alamadık ekmeği elinden :) 
Burada Cemik'i...
Burada da Fırat'ı görüyoruz...
Hayat ikisine de zor galiba.. :)

23 Kasım 2012 Cuma

Eskici ELFony VOL 2: Gazeteden Çıkanlar

Gerçekten saklama potansiyelim çok yüksek..
Burada gazetelerin yılbaşı için dağıttıkları hediye çekilişi biletlerini, bir dönem gazetelerin verdiği dandik kartona basılı tarot ve Barbie kartlarını, promosyon kuponlarını ve cips paketlerinden çıkan, para yerine geçen Chester paralarını görüyoruz..
Çekiliş kuponları 98-99 senelerinden kalma..
Peki bir çocuk neden saklar ki bunları?
Hadi onu geçtim, çocuktur oyuna çevirecektir falan filan.. Ama içime nasıl bir eskici kaçmış da ben hala daha kurtulamıyorum bu zımbırtılardan?
Vallahi atamadım.. Aynen çıkardığım çantanın içine geri koydum ve koliye yerleştirdim..
Neyse ki şimdilerde gazeteler vermiyor böyle şeyler :))))))


19 Kasım 2012 Pazartesi

2013 Ajandası Alındığına Göre..

2012'nin de sonuna yaklaştık.. Aralığa bir şey kalmadı.. 
Aralık demek yavaş yavaş yeni yıl coşkusunun coşması demek..
2013 ajandaları da alındığına göre yavaştan yeni yıl hediyelerine karar vermeye de başlamak lazım...
Kendimce gelenek haline getirdiğim yılbaşı hediyelerine hazırlıklı olun..
..
Hoyytt ver coşkuyu Elfony.. :)


17 Kasım 2012 Cumartesi

Haftanın instagram Anları VOL 58

Buyrun haftanın instagram anlarıma...

Geçtiğimiz Pazar günü, üşenmeyip kral bi kahvaltı hazırladım, ama yerinde durmayan çocuklara yetişmek için sadece 3 dakikada mideme dizdim :(

Burada da iyi Pazarlar dileyen Tombul Ördek yavrusu Ecey'i görüyorsunuz :)

Bu biraları kim, ne zaman buzluğa attı bilmiyoruz ama ben patlamadıklarına dua ediyorum :)

Perşembe, sabah yürüyüşlerine start verdim.. Tabi ki kızımla beraber.. Bundan sonra yağmur olmazsa sabahları 1 saat tempolu yürüyüş beni bekler..

Burada da Cemik'i anneanne evinde şömine keyfi yaparken görüyoruz.. :)

.

İşte bu hafta bu kadarcık, kısa ve öz geçmiş..

Herkese mutlu hafta sonları olsun...

14 Kasım 2012 Çarşamba

Adım Adım Paris VOL 10 - Léon De Bruxelles

Sanmayın ki sadece Türkiye'de gidip yemekleri gömüyoruz.. 
Elbette ki Paris'te de Gittik Gömdük :) Hem de hemen hemen önümüze gelen her durakta, hem de acıkmayı beklemeden..
 Burası zincir restaurantlardan biri.. Yarı Fransız yarı Türk yakın bir arkadaşımız "Mutlaka gidin yiyin" demişti.. Biz de gittik yedik.. Mekanımız Léon de Bruxelles.. 

Burası midyeci.. Evet sadece midye ve bir iki çeşit ara sıcak dışında çeşit yok..
Gördüğünüz garsonun tavsiyesi, kalamar pane.. Çok cırt çıktı.. :) Sevmedik.. 
Bu arada mekanın en büyük özelliklerinden biri de midyenin yanında patates kızartması vermeleri.. Ama önce yiyeceğiniz midyeyi seçmeniz gerekiyor.. 
Biz baktık baktık, bunca yıllık Fransızca eğitimimize rağmen menüdeki bin çeşit midyeden hiçbir şey anlamadık :) İşin içinden çıkamadık..

Mösyö le Garson'a sorduk.. Bunu yiyin dedi.. Tamam dedik.. Aslında bu gördüğünüz tencere bir kişilik porsiyon ama biz "höh! o kadar yiyemeyiz ki!" dedik, ikimiz için 1 porsiyon söyledik.. Mösyö le Garson da turist kıyağı yaparak -ki aslında kendisi de Paristeki diğer insanlar gibi Parisli değil, bir Hintliydi- bize iki kişilik patates kızartması getirdi.. 

Bol sulu, sarımsaklı, bol baharatlı bu bir tencere midyeyi çok bayılmasak da yedik.. Hem de tıklım tıklım lokantadaki diğer masalara hayretlerle baka baka.. Adamlar nasıl on parmak, hüplete şapırdata yiyorlardı anlatamam.. 
Midyelerin kabuklarını da gördüğünüz lacivert kovaya attık.. Usul öyleydi ama bakınız Kocci'nin önü kabuk dolu.. 
Amaaa... Yanımızdaki masanın siparişi biz siparişi vermeden önce gelseydii.. Her şey çok daha güzel olabilirdi.. Bir tencere baharatlı suda haşlanmış midye yerine üstünde kaşarla fırınlanmış midye yemiş olabilirdik.. :) Neyse artık başka zamana.. 
Hadi tamam, haklarını yemeyelim o kadar da kötü değildi, muhtemelen bizim damak tadımıza uymadı..
.
Bu arada daha önce gittiğimiz Münih gezisinde içtiğimiz biralar gibi farklı bira arayışına da girmiştik Paris'te..
Burada bir de Bruxelles birası deneyen Kocci'nin deneyimini sizinle paylaşmaktan gurur duyarım..


Cırttttt!!!!!!!
Gerçekten kötüydü..
Giderseniz midye yiyin ama Bruxelles birasını denemeyin bile derim :)

Haydi afiyet olsun.. 

12 Kasım 2012 Pazartesi

Eskici ELFony VOL 1: Barbie Bebekler

Hep bizimkiler saklamış mı sanıyorsunuz? Yoo yoo.. Bu saklama işleri genetik diyorum da inanmıyorsunuz :)
Yavaş yavaş çatı katını kurcalamaya başladım..
Beni başına oturtup saatlerce eskilere dalmama sebep olan eşyaları siz de görün istedim..
Buyrun ELFony'nin eskici yüzü...

Bence her kadının dip bucak bi yerlerde sakladığı bir tanecik Barbie bebeği vardır..
Bunlar benim sakladıklarım..

Bu arkadaş partilerden partilere koşan bir bebekti.. Ha saçını yaptırmamış, onu da görmezden geliyoruz :)
Başka elbiseleri vardı ama kutudan çıkmadı.. Bu elbisenin bile ufak bir tadilata ihtiyacı var, askılarından biri kopmuş.. 

 Bunun adını Ayşegül koymuştum çünkü ilkokulda saçları aynı böyle keçe gibi olan Ayşegül adında bir arkadaşım vardı.. Saçındaki toka ve elbise bu bebeğe ait.. Mavi ayakkabıları da vardı ama onlar da kayıplarda.. 

 Bu benim favori bebeğimdi.. Adı Karolin'di.. Anaokulunda aynı böyle, kestane rengi upuzun saçlı bir arkadaşım vardı.. Çok güzel bir kızdı.. (Ben de arkadaşlarımdan etkileniyormuşum baya isim koyma konusunda) Bir de böyle bir köpeği vardı.. Bu arada bu elbise bu bebeğin değil.. Bunun bir kaç tane kıyafeti vardı.. Pantalon, ceket, etek vs.. En son bu elbiseyi giydirdiğim için çıkarmadım.. Hatıralarda değişiklik yapmıyorum :)
Eğer arkadaşlarım oyun oynamak için bize gelmişse, asla vermezdim bu bebeği.. Kıymetlimdi :)

 Bunun adı madı yok :) Vardıysa da hiç hatırlamıyorum, bende yer etmemiş.. Ama elbiseyi çok net hatırlıyorum.. O zamanlar da çok hoşuma gidiyordu bu pembe, sarı elbise.. Bugün büyük hali olsa giyerim hatta.. 

 Aha bunun üstündeki ceket Karolin'indi.. Cıbıl kalmasın diye giydiriverdim.. Altında bişey yok :) Kucağındaki de yavrusu.. Rahat emzirsin diye ceketin içine de bişey giydirmedim.. Bu arada kafasına taktığım toka da benim tokamdı o zamanlar.. 
Aaaa şimdi hatırladım.. Bu bebek gelindi.. Gelinliği vardı, küpeleri de güvercin şeklinde, tak çıkar küpelerdi.. Kulağı baya delikti.. Kesesi de vardı.. Ama ne gelinlik ne de kese çıktı.. Tüh!

Bu yavrum çok ezik kalmış.. İki bacağı da vücudundan ayrı duruyordu.. Zaten fark ettiyseniz biraz bitişikler fotoğrafta, çünkü tam takılmıyor :) Üstündeki elbiseyi ben dikmiştim.. Babaannemin bana diktiği kapitone kumaştan bir sabahlık vardı.. Onun artan kumaşı.. Arkası cırtcırtlı, ama belli ki eldeki malzemelerle yaptığım için cırtcırt siyah :) Eh beden konusunda da o zamanlar pek başarılı değilmişim.. 3-4 beden büyük dikivermişim :)

Bu bebekler ileride eğer isterse Ecey'in olacak.. İstemezse de hiç üzülmem valla, yıllarca saklamaya devam ederim :)
 Ama Karolin'le de ben oynarım hacı!

11 Kasım 2012 Pazar

Haftanın instagram Anları VOL 57

Buyrun bu haftanın instagram anlarıma...

Bebekler için ateş ölçer.. Ecey emzik alır umuduyla almıştım ama almadı.. Bundan sonra da alır mı bilmem...

Tam Cemik de biz de alışmıştık.. Şimdi sil baştan.. Tabii birini bulabilirsek..

Dobiçko Nazo evdeki gürültüden rahatsız olup bize sırtını dönüp yatmışken...

Ayyyy... Geçen akşam yan komşum ve arkadaşım tatlımutluluk'a gittik Ecey'i de alıp yumurta toplamaya.. Muhteşem ikramların yanında, kızım için çook güzel bir sepet hazırlamış.. O kadar ince düşünmüş ki bayıldım.. Kot tayt, üst ve bot kombinine bayıldım :) Ayrıca kesedeki yumurtaların yanına da elleriyle Ecey'e özel, üstünde adının yazdığı kurabiyeler koymuş.. Okuyorsa tekrar teşekkür ediyoruz ^_^

Malum biz mahrumiyet bölgesinde yaşıyoruz.. Dışarıdan eve pizza sipariş etmek gibi bir lüksümüz yok.. Aslında var da.. Bi hata bir kere yapılır, çok kötü gelmişti sipariş ettiğimiz pizzalar.. Canım pizza çekince hiç üşenmedim, yapıverdim :)

Ve yeşil zeytin operasyonumuz başarıyla tamamlanmış bulunuyor.. Tipleri pek güzel değil demiştim ama lezzetleri on numara oldu :)

Yine çatı katı kurcalıyorum.. Biriktirdiğim kapakları buldum.. Biriktirme sebebim Karşıyaka'daki evin mutfak duvarını bunlarla kaplama niyetimdi ama şimdi pinterest'de daha orjinal bir fikir bulursam yapabilirim.. Bu arada tavsiyelere de açığım...

Saklamak, biriktirmek demişken... Evet saklama konusunu bir miktar abartıyor olabilirim ama ne güzel hatıra işte :) Yine elim gitmedi atmaya...

Bu bebeği ilkokuldayken anneannemler Almanya'dan getirmişlerdi.. İkiz bebeklerdi ama erkek olanı yok.. Belki çıkar bir yerden.. Yeni doğan bebeği.. Şimdi de var mıdır acaba göbeği düşmemiş böyle oyuncak bebekler? Biberonu ve alt bezleri vardı :) Hey gidi..

.

.

İşte bir hafta daha böylece geldi geçti..

Çatı katını kurcalamaya devam.. Ayrıca hatıralarla dolu yeni bir seri posta da hazırlıklı olun ;)

.

Herkese mutlu hafta sonları..

10 Kasım 2012 Cumartesi

10 Kasım..


Yerinde hiç de rahat uyuyamadığın şu günlerde bi görünüversen Atam, bir bakışın yetecek!
Özlemle anlıyoruz!

9 Kasım 2012 Cuma

Adım Adım Paris VOL 9 - Eiffel (Eyfel) Kulesinde Hamile Olmak

Paris'e kadar gidip de Eiffel kulesini görmemek, Eiffel kulesini görüp de tepesine çıkmamak olmazdı..
Paris'teki arkadaşımız Nicolas'ya Eiffel'in tepesine çıkmayı planladığımızı söylediğimizde "anormal sıra olur, ben size internetten rezervasyon yapayım, saatli gidersiniz" demişti, biz de sevinmiştik "keh keh sıra beklemeyeceğiz" diye.. Ama gelin görün ki "keh keh"lerimiz henüz havada uçuşurken bir sonraki rezervasyonun 3 ay sonrasına olduğunu öğrendik.. :) Yine de bi şansımızı deneyelim deyip düştük yollara..

Evet bu fotoğrafta gördüğnüz her kafa, kuyruğa dahil olan bir Eiffel sever. Ve üstelik de sadece kadraja sığanlar.. Bi üç katı daha vardı diyebilirim çok rahatlıkla..
Neyse "Belki çok hızlı ilerliyordur kuyruk" dedik.. Aksi durumda böyle bir kuyruğun en sonuna geçmek delilik olurdu.. E tipler de o kadar deli görünmüyorlardı.. Biz de geçtik kuyruğa.. Ama hiç bir kıpırdama yoktu.. Kocci'ye "yerimizi kaptırma, ben bi hamile şansımı deneyeyim" dedim seri bi şekilde güvenliğe yürüdüm.. Yaklaşınca da elimi belime koyup 6 aylık göbeğimi görünür hale getirdim ve acınası bi tavır takınarak "ah pardon Mösyö, acaba hamişlere bi ayrıcalığınız var mı?" diye sordum.. Adam sadece eşimle geldiğimi öğrenince gelin dedi.. Hemen Kocci'ye el ettim.. Adam bizi VİP olarak aldı içeriye..

Hamileliğin avantajı sıra beklememekse dezavantajı da 3. kata çıkmasına izin verilmemesiydi.. Olsun 2. kat da yeter bize.. Adam başı 8,5€ yu ödedik ve arkamıza dönüp Türk usulü küçük çapta bir hesap yaptık.. Evet bir Eiffel de biz diksek memleket kurtulur..

O kuyruğu bekleyenlere çok acıdık çünkü ilk sırada olmamıza rağmen 20 dakika kadar asansörü beklememiz gerekti.. İnerken de bi 30 dakika beklemişizdir..

Ama o 20 dakika bu manzaralara değerdi..

İnerken beklediğimiz 30 dakika da değerdi..

Ama bu manzara için o bin milyor kişilik kuyruk beklenir miydi o tartışılır.. Biz kesin beklemezdik :)

Çünkü kulenin tepesinden bu manzara görünmüyor.. Üstelik de bu manzara bedava.. ;)

Not: (Yaz saatleri için söylüyorum) Akşam 22:00'den 01:00'e kadar (yoksa 02:00'ye kadar mıydı?! Öyle bişey işte) her saat başı Eiffel ışıklandırılıyor ve gerçekten çok güzel görünüyor.. Kaçırmayın derim...