28 Temmuz 2012 Cumartesi

Haftanın Insatgram Anları VOL 41 - 42

Geçen hafta yazmamıştım haftanın instagram anlarını..
Buyrun iki haftanın instagram anlarıma..
 Bu Cemik'in favori yemek tabağıydı.. Kırdım.. :( Hem boyutu, hem derinliği hem de kulağından tutabilme özelliğiyle muhteşemdi.. Belki ebay'den bulurum.. 
 Bu da gıdıklı Cemik.. Çeşme'ye gelirken.. 
 Cemik'e şimdiden pinpon aşılarken.. İleride aile turnuvalarına o da dahil olacak :)
 İki hafta önceki sıcakların özetidir bence bu.. Gerçekten çok sıcaktı..
 Bu da bir web tasarım firmasının öc alış şekli :) Tesadüfen denk geldim.. 
 Bu da durumumun özeti.. Bugün de burnumdan soluyorum mesela.. Hatta en zor günlerden birini yaşıyorum :(
 Eluş ve Cemik ata binerken.. 
 Cemik'ten adab-ı muaşeret dersleri VOL 1.. Biberondan süt içilirken serçe parmaklar havaya kaldırılır.. 
 Bu da diwonderland'in başına gelen can sıkıcı bir durum.. Duyduk duymayan kalmasın.. Gruppal fırsat ve Rokoko turizm dolandırıcı iki firma.. İnsanların tatil heveslerini kursaklarında bıraktıkları gibi belki de zar zor ayırdıkları tatil bütçelerini dolandırıcılıkla alıyorlar.. 
 Cemik için tuvalet eğitimi denemesi yaptığımızdan bahsetmiştim.. Bu ilk denememiz..
 Ve ilk denemenin hemen sonrası :)
 Geçen gece, bahçede tek başıma vakit geçirirken çat diye bir sesle irkildim.. Bir baktım bir cırcır böceği iplik kutuma yapışmış.. Allah'tan üstüme yapışmadı, o saatte düşünemiyorum yaşayacağım paniği.. O_O 
Cırcır böcekleri de yapıştı mı inmek bilmez.. İlla tutmak gerekir.. Plaja kadar koşardım artık... :)
 Bu da anneannemin spesiyali (Giritlilerin yaptığı bir yemek) sugato.. Tarifi yakında..
 Bu da anneannem.. Gecenin 1'inde bulmaca çözerken.. 
 Yine sıcak bir sabah.. O sabah 100 kişiye sordum, çay hararet alır mı? Bu yelpaze bu yazı çıkarır mı? diye.. Tek popüler cevap çıktı "hayır" :)
 Dün Kocci buradaydı.. Bu da Çeşme'de bir yol aynasından bizim yansımamız.. Tabi ki sağdaki yarım dünya benim.. 
 Cemik ve çıngıraklı dalga.. Pek sevdi kendisini.. Bütün gün şıngır şıngır geziyor.. 
Bu da instagramda dolaşan bir mim.. Kendiniz hakkında ilginç 5 şey yazın dediler, bunlar ilk aklıma gelenler.. 
.
.
İşte son iki haftam böyle geçmiş..
Bugünümse gerçekten kötü geçiyor.. 
Geceleri artık pek uyuyamıyorum ve dün gece kelimenin tam anlamıyla hiç uyuyamadım..
Bebek sanırım az önce yan döndü.. Ara ara da acayip sancılar giriyor.. Perşembe dr kontrolümüz var.. Bakalım neler diyecek.. 
Nefes alamıyorum, uzanamıyorum :( kendimi çok halsiz hissediyorum..

Pazartesi eve dönüyorum, belki kendi yatağımda rahat ederim.. (inşallah)

İşte böyle yani..
.
Herkese iyi hafta sonları.. 

26 Temmuz 2012 Perşembe

Yaz Hamileliği

Bir süredir sesim çıkmıyor değil mi?
Şu ara zor çünkü tam bir yaz hamileliği yaşıyorum..
Pek televizyon izlediğim yok ama haberler tahminimce şu şekildedir.. "Türkiye son yüz bin yılın sıcaklarını yaşıyor". Ya da İzmir yaşıyor.. Ya da ben tek başıma yaşıyorum da diyebiliriz :)
Derecede 39'u görünce nemin de etkisiyle bu derece 45 hissediliyor.. Bendeki ekstra hamilelik halinden ötürü ben bunu 50 derece hissediyorumdur herhalde.. Bütün gün duşa gire çıka boyum uzayacak vallahi.. 

Sesimin çıkmama sebebi de laptopun bana ekstra bir sıcaklık sağlaması.. 
Yine de öldün mü kaldın mı diyenim olmayınca herhalde unutuldum dedim de kendimi hatırlatma zamanının geldiğini anladım :) 
Bu yaz bu yelpazesiz geçmez diyordum ya.. Maalesef öyle olamadı.. Yelpaze elimde parçalandı resmen :)
Onun yerine 2 tane daha edindim, bir o bir bu derken serinlemeye çalışıyorum.. 
Bugün 32. haftayı da tamamladık kızımla.. Kendisinin de galiba keyfi pek yerinde değil.. Geceleri hiç uyutmuyor.. Tahminim doğum pozisyonuna da girdiği için nefes almakta da güçlük çekmeye başladım..
Cemik'te sırt üstü de yatabiliyorken kız hiç izin vermiyor sırt üstü yatmama.. O yüzden sağ ve sol tarafım çürümüş gibi ağrıyor sürekli üzerine yatmaktan.. Ayrıca nasıl bir canafor geliyorsa gece krampları aldığım takviyelere rağmen ara ara girmeye devam ediyor.. Aslında son iki gecedir hiç uyuyamadım desem herhalde yalan olmaz..
Cemik'in kardeşinden haberdar olduğunu hiç sanmıyorum.. :) Zira kendisi şımarmakla meşgul.. 
Bu arada Cemik'e kardeşi tarafından bir hediye takdim etmek gerekir herhalde doğum sonrası.. (Valla şimdi geldi aklıma) Tavsiyesi olan var mı? 
Bir de kilo meselesi var.. Tombik bacaklarıma bakmayın siz, ben zaten hiç bir zaman incecik olmadım.. Cemik'te 17 kilo almıştım, 6 ay içinde de hepsini vermiştim.. Kızda daha yavaş gidiyorum sanırım.. 10 kilo oldu şimdiye kadar aldığım.. Bundan sonra 7 kilo alacağımı sanmıyorum.. Sıcak havadan ötürü yiyememenin, Cemik'in peşinden koşturmanın tek avantajı bu sanırım.. 
Bu arada Cemik'le bir lazımlık denemesi yapalım dedik.. 18 aylık olduktan sonra sinyaller varsa deneyebilirsiniz diyorlar.. Evdeyken "çiş çiş" diye koşturup lazımlığına oturuyordu.. Hadi ikinci bebek doğmadan, mevsim de yazken şansımı bir deneyeyim dedim.. Bu tuvalet eğitimi 2-3 aya kadar sürebiliyormuş ama ben ilk günden pes ettim :) Çünkü karnımdan ötürü eğilip kalkmaya pek mecalim yok.. Burada evdeki düzen de olmadığı için daha fazla koşturmak gerekiyor.. Önümüzdeki hafta eve dönünce tekrar bi deneyeceğim ama kendimi yormadan.. Zaten maksimum 1 hafta denerim, olmazsa ertelerim, nasılsa daha küçük..
Zaten konunun uzmanları (böyle deyince de tuvalet uzmanı gibi oldu) yani çocuk psikologları ev değişimi ya da eve gelecek yeni bir bebek gibi durumlarda bu eğitimi erteleyin diyorlar.. Mantıklı.. 
.
.
İşte bendeki son durumlar bu.. 
Cemik'e hamileyken hamileliğime doyamamıştım.. Tadı (geç doğmasına rağmen) damağımda kalmıştı resmen.. Ama şimdi zaman bir an önce geçsin istiyorum.. 
Son 8 haftaya girdik.. En geç 8 hafta sonra minnak kız tintikosu kucağımızda olacak.. 
Zaman çabuk geçsin istiyorum ama erken de gelmesin.. Sonuna kadar sabırla bekler inşallah :)
Herkese serin yazlar, yaz hamilelerine de sabırlar.. 



20 Temmuz 2012 Cuma

Adım Adım Paris VOL 7 - Pigale, Bastille

Artık bu postla gezimizin ikinci gününü bitirmeye kararlıyım yoksa bu Paris serisi anlat anlat bitmeyecek :)
Sacre-Coeur'den sonra yürüyerek Pigalle'e inmiştik.. Zaten çok yakın mesafe..
Öğlen yemeği yemeye karar verdik ama hava da çok sıcak olduğu için hafif bir şeyler yemek istiyorduk..
 Caddeye bakan restoranların birinin önünden geçerken insanların yediği salatalardan çekti canımız ve hemen oturduk.. Şakırt diye buz gibi suyumuz geldi tabii sofraya.. Bkz yeşil şişe..
Sonra da jambonlu patates kızartmalı salatamız geldi..
Biz salata deyince bol yeşillik düşünmüştük ama öyle değilmiş.. Bildiğiniz bir kase aşırı tuzlu patates kızartması ve birer dilim çiğ dilimlenmiş et geldi.. :) Bizim bildiğimiz jambon falan değil.. 
Maalesef ikimiz de pek yiyemedik.. Zaten normalde de az tuzlu yemek yiyen ben hamilelik yüzünden tuzu tamamen kesmişken zehir gibi tuzlu geldi bana bu salata.. Hatta normalde tuzlu yiyen Kocci'ye bile aşırı tuzlu geldi.. Jambon da çok ağır ve sakız gibi olduğu için yiyemedik.. Araya sıkışmış bir kaç otu didikleyip bir kısım patatesi yedikten sonra kalktık oradan.. 
Biraz ilerideki Moulin Rouge'a doğru yürüdük.. Moulin Rouge'un önden de fotoğrafını çekmiştim ama şimdi bulamıyorum :( Bulursam eklerim.. 
Neyse bu bölge bizi pek de açmayınca hazır Paris'in Kuzeyine çıkmışken LaFayette'i de görelim dedik ve metrotaya atlayıp Haussmann'a geldik.. (Mavi renk)
Metrodan çıkınca LaFayette'i bulmak çok da zor olmadı..
İçerisi böyle.. Anormal kalabalıktı.. Hatta öyle ki biz yan yana yürüyemedik.. 
Fazla oyalanmadan çıktık..
Bir sonraki durağımız Opera oldu.. (fıstık yeşili) Zaten Opera ve LaFayette arası çok yakın mesafe.. Ama sanırım biz aradaki mesafeyi kestiremediğimizden metroya binmiştik.. Ve ilk metro ilginçliğiyle orada karşılaştık.. Metroya girmek için bilet basıyorsunuz ama metrodan çıkabilmek için de basmamız gerekiyor :) 
Neyse.. Metrodan çıktığınız zaman kocaman bir meydanla karşılaşıyorsunuz.. 
Opera vakit ayrılabilecek bir yer gibi duruyor.. Meydandan çatallanan caddelerde bir sürü mağazalar vardı.. Biz yavaş yavaş günün yorgunluğunu hissetmeye başladığımız için Opera çıkartmamızı da kısa kesmiştik :) Ama gördük yani oraları da :))
Yorgunluğumuzu biraz atmak için otele döndük, dinlendik.. 
Daha sonra Nicolas'nın evine gitmek üzere Gare de Lyon'a geçtik.. (Açık sarı) Orada Nicolas bizi karşıladı..
"Eve gitmeden önce Bastille'i de bir görün" deyip bizi sürükledi Bastille'e (Açık sarı 2).. Ki o sırada artık bizim hiç yürüyecek halimiz yoktu :)
 Nehrin kenarından yürümeye başladık.. 
Her teknede başka bir hikaye vardı.. Mesela bu teknede nişan gibi bir tören vardı..
Ayrıca burası tam bir piknik alanı.. Mangalları dahil, bir sürü Fransız'ı piknik yaparken görebilirsiniz.. Hepsinin de ortak noktası ellerindeki şarap şişeleriydi..
 Çok da uzun olmayan bir yürüyüşün ardından Bastille meydanına geldik..
Fotoğraftaki bina Paris'in yeni Opera binasıymış..
İçerisi son teknolojiyle inşa edilmiş, akustik muhteşemmiş.. Bilet alabilmek için aylar öncesinden hareket etmek gerekiyormuş.. Aynı zamanda biletler de çok pahalıymış.. 250€ civarı bir şey söylemişti.. Biz tabii çok geçirdik.. En son gittiğim operada uyumamak için kendimi zor tuttuğumu hatırlıyorum da.. :) 
Bu yine Bastille meydanındaki heykel.. La Colonne de Juillet..
Üzerinde 27-28-29 Juillet 1830 yazıyor.. 
1830 yılındaki yapılan ve sadece 3 gün süren ihtilal için yapılmış.. Özgürlükleri için Fransızların verdiği savaşı simgeliyor.. 
Mini Bastille ziyaretinden sonra Nicolas'nın evine doğru yürümeye başladık.. 
Eve gelmek için dar bir sokaktan geçtik.. Alaçatı'da bir sokaktan geçiyormuş gibi hissettik.. 
Nicolas, Paris'te kedi beslemenin serbest olduğu bir kaç sokaktan biri olduğunu söyledi.. Sokaktaki tek kedinin fotoğrafını çektik :)
Paris'te sokak hayvanı göremiyorsunuz çünkü hepsini topluyorlarmış.. Ne kedi ne de köpek.. 
 Burası Nicolas'nın evi.. İki oğluyla beraber baya güzel sohbet ettik.. Eşi maalesef şehir dışında olduğu için bize eşlik edemedi..
Bizim niyetimiz bir iki aperatif hüpletip, bir iki saat de sohbet muhabbetten sonra dışarıda vakit geçirmekti ama zaman nasıl geçti anlayamadık.. Saate baktığımızda 12'ye geliyordu.. 
Zaten Nicolas'nın şerefimize patlattığı şampanya da nasıl bir şampanyaydıysa ikimiz de bulduk kafayı :)
Çıkar çıkmaz otele döndük ve ikinci günü de böylece bitirmiş olduk :)
.
.
Devamı gelecek..


16 Temmuz 2012 Pazartesi

Biri'nin Kendinden Bile Haberi Yok

İşte bir isyan yazısı daha...
Bu devirde kimse işini yapmazken, yaptığını düşündüklerimizin de kendinden bile haberi olmadığını görüyoruz..
Sıcağı sıcağına bir olay.. Gerçek hayattan alıntıdır :)
.
.
Anneannem ve Teyzem yazlarını Çeşme'de geçiriyorlar.. Biz de özellikle hafta sonları olmak üzere onlara dahil oluyoruz.. İki senedirse ben de yazın anneannemle birlikte Çeşme'deyim.. Geçen sene yeni bebekli, bu seneyse hamile olmak benim mazeretim.. Sıcağa maalesef hiç dayanamıyorum.. Burada denizi sömürme şansımız oluyor.. ;)
Neyse gereksiz detayları geçiyorum.. 
Bir kaç senedir internet firmaları yazlıkçılar abonelik açma kapamayla uğraşmasınlar diye on numara bir hizmet sunmaya başladılar.. O da 2-3 aylık internet paketleri.. İnternet bağlantısı sizin seçiminize göre 2-3 ay sürüyor ve sonrasında da otomatik olarak abonelik bitiyor, internetiniz kesiliyor..
Biz de 2-3 senedir Biri ADSL'i tercih ediyoruz.. Bu uygulamayı ilk başlatan firmalardan biri.. 
Memnun kaldığımız için bu sene de aynı firmayı tercih ettik.. 
Teyzem bizden 2-3 gün önce baş vurmuştu, hemen arkasından geçen hafta sonu biz de gelince Çeşme'ye başvurumuzu yaptık.. 
Her şey çok pratik.. Telefonla başvuruluyor.. Bir kaç bilginizi aldıktan sonra "işleminizi başarıyla gerçekleştirdik, bağlantınız en geç bir hafta içerisinde gerçekleştirilecektir" deniyor.. Kontrat daha sonra kapınıza kadar getirilip imzalatılıyor.. Faturasınıysa telefonunuza gelen mesejla internet üzerinden ödüyorsunuz.. 
Bizim internetimiz gerçekten bir hafta dolmadan aktif hale geldi ve kullanmaya başladık.. 
Ama Teyzemin interneti on gündür hala bağlanamadı.. Telefonda bağlanma garantisini verdikleri bir hafta geçince kadın haklı olarak müşteri hizmetlerini arayıp durumu sordu.. 
Kendisine "işleminiz son aşamada görünüyor, kontratınızı imzalatmak üzere bir arkadaş gelecek, onun arkasından internetiniz aktif hale gelecektir.. Biz işleminizi hızlandırmak için talimat veriyoruz" diyorlar..
Hatta bu kontratı imzalatan arkadaşın Pazar günleri de çalıştığını, gelmeden zaten cep telefonumuzdan ulaşıp randevu alacağını da ekliyorlar..
Teyzem iki gün daha bekliyor, ne arayan soran, ne de gelen giden oluyor.. Ve yine haklı olarak telefon açıp durumun hesabını soruyor ve diyor ki "Yeğenimin interneti benden sonra baş vurmasına rağmen bağlandı, üstelik de kontratını hala imzalamadı" diyor.. Cevaplar hep aynı.. "İşleminiz son aşamasında, arkadaş gelip kontrat imzalatacak, sonrasında internetiniz aktif hale gelecek, işleminizi hızlandırmak için talimat iletiyorum". 
Arayan soran olmayınca Teyzem bugün tekrar aradı ve yine aynı lafları dinledi.. 
Sonunda bana fenalık geldi, aldım sazı (telefonu :) elime.. 
Uzun görüşmemizi özetlemek gerekirse

"Ben kontrat imzalamadan internetimi kullanabiliyorsam Teyzem neden kullanamıyor?" diye sordum..
"BTK'nın (Bilgi Teknolojileri Ve İletişim Kurumu) talimatı bu şekilde" cevabını aldım..
"BTK ünvana göre mi muamele yapıyor? Yani bayan, erkek, doktor, öğretmen diye mi ayırıyor? Ben kontrat imzalamadan internete bağlanabiliyorsam Teyzem neden bağlanamıyor?" diye sordum..

Tabi ki tatmin edici bir cevap alamadım.. Daha yetkili biriyle görüşmek istediğimi söyledim. "Daha yetkili kişi de aynı cevabı verecektir" cevabından da tatmin olmayınca -artık ne kadar doğruysa- hatta bekletip daha yetkili kişiye bağlamaya çalıştılar ve fakat hiç bir "daha yetkili kişi "müsait değildi.. Daha sonra bana geri dönülmek üzere telefonumu aldılar ve talimat ilettiler.. Ki aranmadım tabi ki.. Aranacağımı da hiç sanmıyorum..

"Yardımcı olabileceğim başka bir konu var mı?" diye sordular..
"Benim aboneliğimi kontrol eder misiniz acaba durumu nedir?" dedim.. Telefonu söyledim..
"Sizin bağlantınız da son aşamada efenim, kontratınızı imzalattıktan sonra bağlantınız gerçekleşecektir, şu an bağlantınız yok" dedi..
"Ama biz internetimizi günlerdir kullanıyoruz" dedim..
"Bir önceki internet paketinizden yararlanıyorsunuzdur" dedi..
"1 sene önceki 3 aylık paketimizden mi yani?" dedim...
"Kem küm.." cevabını aldım..

Yani Biri ADSL'in günlerdir internet kullanan kullanıcının internetini kullandığından haberleri yok.. 
Kullanıyorum demesine rağmen hayır internetiniz yok da diyebiliyorlar.. 

Uzun lafın kısası Biri ADSL'in kendinden bile haberi yok..

Ayrıca başka bir komik nokta da başvuruyu iptal edebilmek için "bağlantının gerçekleşmiş olması" gerekiyor olması.. 
Bizim başvurumuzu iptal etmek istememizin sebebi zaten bağlantının sağlanamaması ki bir hafta içerisinde bağlanacağı söylenmişti.. Bağlantı olsa iptal etmek istemeyeceğiz.. 

Peki sonuç nedir?
Başvuru iptal edilemiyor..
İnternet onların keyfine göre ne zaman bağlanacaksa o zamana kadar bekleniliyor..
Ve bir daha BİRİ ADSL tercih edilmiyor.. 

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Haftanın Insatgram Anları VOL 40

Buyrun haftanın instagram anlarıma..
Geçtiğimiz Cumartesi rötarlı da olsa Çeşme sezonunu açtık..
Eh Çeşme'ye gelip de akşam bir Veli Usta dondurması keyfi yapmamak ayıp olurdu..
Pazar sabahı muhteşem anneanne mizithropidesi vardı..
Geçen sene mini zehirlenme yüzünden doya doya yiyememiştim..
Hatırlayamadım diyenler buraya tıklayabilir.. 
 Pazartesi akşamı Kocci kıyağıyla lise arkadaşlarımla buluşma şansına nail oldum :)
Kızlar "akşam buluşalım mı?" dediklerinde ben "akşam benim için zor" demiştim ki... Kocci yetişip "sen git ben erken gelir Cemik'i yedirir yatırırım" dedi.. Yaşasın benim Koccimm.... :)
Bu yukarıdaki kare ve saate dikkatinizi çekiyorum.. Çok sıcak bir gündü..
 Eski günlerin hatırına yemeğimizi Caffeeco'da yiyelim dedik.. Ben ya muhteşem carbonarasından ya da şefin salatasından yerdim.. İkisini de menüden kaldırmışlar.. Çok büyük hayal kırıklığı yaşadım..
Eskiden kızların tercihi olan tavuklu biberiyeli makarnadan yedik ama o da eskisi gibi değildi pek..
Herhalde bir daha kolay kolay tercih etmeyiz..
Yemekten sonra da Reyhan'a geçtik ama Reyhan'dan da pek memnun kalkmadık.. Ya bizde sorun vardı ya da sıcaktan ahçıların ellerinin ayarı bozulmuştu...
 O gece sıcak bana çok dokundu.. Arabaya kendimi zor attım, veda kısmını biraz kısa kesmek zorunda kaldım.. Ama klima iyi geldi.. Saat 22:32'de 31 derece bana koydu.. Hamilelikten ötürü zaten bu dereceyi 40 civarlarında hissediyorum.. Bu yaz bana azıcık zor geçiyor..
 Salı günü Cemik'in eskilerinin olduğu 3 kutuyu önüme döküp kızımın da giyebileceklerini didikledim aralarından.. Bir koli ayırdım yine.. Ama itiraf ediyorum, bir kısmı vermeye kıyamadığım ve kız bebişe pek de gitmeyecek şeyler.. Ama hatıra olarak kalacaklar.. İleride Cemik'in de oğlu olursa, "bak bu benimdi" der giydirir belki.. Cemik benim yeleklerimden,  battaniyelerimden nasiplendi, neden onunkiler de nasiplenmesin? :) Di mi ama?
 Kıyafet operasyonuyla birlikte eskiden misafir odası olan odayı da boşalttık.. Artık burası bir dolap ve oyun odası.. Odanın tam detayları da tamamlanınca bir post yapacağım..
 Veee uzun süredir beklediğim an geldi.. hhandesign'dan muhteşem bilekliğim elime ulaştı.. Dankeşön diyorum sevgili kuzenime.. Bileğimde paralansın ;)
Perşembe günü kızım için alış-verişe çıkmıştık.. IKEA'ya da uğradık..
Bu vesileyle biriken kapakları da IKEA'ya teslim ettim..
Bilmeyenler için IKEA bir kapak kumbarası..
Ve dün sabah Cemik'i böyle yakaladım.. Gece Cemik'i annem yatırmıştı.. Çekmecenin kilini kilitlemeyi unuttuğu için Cemik ulaşmaması gerekenlere ulaşmış... Neyse ki tam zamanında girmişim odaya.. :) Bir daha böyle bir manzarayla karşılaşmamak için çekmeceyi boşalttım.. Neme lazım....
.
.
İşte bir hafta daha böylece gelip geçmiş oldu..
Herkese iyi hafta sonları diliyorum..

13 Temmuz 2012 Cuma

Adım Adım Paris VOL 6 - Sacre Coeur

Eveett gezimizin ikinci gününden devam ediyorum..
Bit pazarı hayal kırıklığından sonra Nicolas bizi arabayla Sacre Coeur'e kadar çıkardı..
 Bu merdivenler meşşhurr Sacre Coeur merdivenleri değil.. Arabayla en çok bu kadar yaklaşılabiliyor.. Yani isteseniz de istemeseniz de bir miktar merdiven çıkmak gerekiyor..
 Ama kesinlikle değiyor.. 
 Aslında bu bazilika çok çok da eski sayılmaz.. Yapımı 1914'de bitmiş ve tam 39 sene sürmüş..
Dışından çok içerisi görülmeye değerdi bence ama maalesef fotoğraf çekmek içeride kesinlikle yasaktı..
Hatta fotoğraf çeken bir adamı kelimenin tam anlamıyla yaka paça dışarıya attılar.. 
 İçerisini gezdikten sonra, içeriye girerken sırtınızı verdiğiniz manzarayla daha bir net karşılaşıyorsunuz..
Sacre Coeur Paris'in en yüksek rakımında bulunuyor.. Yani böyle bir manzara pek başka yerde yok da diyebiliriz..
Neyse...
Gezimizi tamamladıktan sonra sıra aşağıya inmeye geliyor..
Tabi ki sağa doğru seğirtince Paris'in her on adımında bir rastlayacağımız hediyelikçilerden birine rastlıyorsunuz..
Benden tavsiye 1€ ya satılan Eiffel Kulesi anahtarlıklarından bile almayın.. Çünkü aşağıda aynıları 0,30€..
Biz aldığımız ıncık cıncığın yanında dükkanın cafeterya kısmından bir soğuk sandwich ve favori çikolatamızdan aldık.. 
 Sonra da aşağıya inmeye karar verdik.. 
İsterseniz merdivenlerden inebilirsiniz.. Çıkmak zor da inmesin o kadar zor değildir herhalde :)
 Biz daha önceden aldığımız 5 günlük biletlerimizin siftahını yaparak Finuculaire'e bindik..
Kendisi bir nevi asansör sayılabilir.. 
 Finuculaire'den inince sizi Kemeraltıvari bir sokak karşılıyor..
Ama dükkanlar daha güzeldi :)
Bakınız burası macaron ve çikolata tükkanı..
Kokusuna ve görüntülere bakmaya doyamadım..
İnsan dayanamıyor.. 
Biz şöyle ortaya karışık bir şeyler aldık ama tabi ki en güzeli kakaolu olandı..
.
Devamı gelecek..