31 Ocak 2013 Perşembe

Yeni Moda Vine

İnstagram'dan sonra şimdi de Vine çıktı başımıza :) E herkes bulaşır da ben eksik kalır mıyım?
Olmaz, doğama ters.. Ama açıkçası fazla bir ömür biçmiyorum.. Çok yakında sıkıcı bir hal alabilir.. Çok daha güzel programlar geldi geçti, tutunamadı.. Bakalım bu application iphone kullanıcıları arasında ne kadar tutunabilecek?.. Bekleyip göreceğiz ;)


(31 Ocak 2013 Cemik 2 yaşında)
İşte bizden bu sabahın Vine'si.. 
Herkese günaydın..

27 Ocak 2013 Pazar

Gidelim Gömelim VOL 9 - Levent Marina By Cicogna

Geçtiğimiz Cuma akşamı kuzenlerle hovardalık yaptık..
Mekanımız Levent Marina'da By Ciconga.. Aslında biz oraya La Cigale'e gidiyoruz diye gitmiştik ama neye neye neye kısmet dedik, gitmişken geri dönmedik..
Aslında ben size durumu baştan anlatayım..
Kuzenlerle bişeyler yapmaya karar verince Turchii "Aaaa Levent Marina'daki La Cigale'e gidelim mi?" diye sordu, biz de hemen tamam dedik.. Cuma günü olduğu için gidip de yer bulamayız kaygısıyla da arayıp rezervasyon yaptırdı.. Kız telefonda "La Cigale için 4 kişilik rezervasyon yaptırmak istiyorum" dediğinde kimse ona "ay orası kapandı, artık By Ciconga" oldu demedi.. 

Neyse, dediğim gibi gitmişken geri dönmedik ve oturduk..
İlk eksi puan.. 
O kadar rezervasyon yaptırdık, bizi en köşeye atmışlar.. Koltuklar rahattı ama fazla kıyıya köşeye atılmıştık.. 

Foursquare'de check-in olduğumda mekanın puanının düşük olduğunu ve yapılmış yegane iki yorumun da son derece negatif olduğunu gördük.. Yine de kalkmak için artık çok geçti, siparişlerimizi vermiştik..
Yorumlar daha çok servis üzerine negatifti, o yüzden hala bir umudumuz vardı..

Garson siparişleri alır almaz ekmek ve evde yapıldığı belli zeytin, yanında da kuru domates getirdi..
Kolay kolay zeytin beğenmem, valla aynı benim yaptıklarım gibiydi, bayıldık :)
Yalnız yine notumu sıcak getirdikleri Cola'lardan kırdım.. Hiç sevmem kolayı buzlu içeyim, mecbur 3-4 tane buz atmak zorunda kaldık..  

Başlangıç olarak patates kızartması ve ortaya Tavuklu Sezar Salata söyledik..
Tam puan aldı..
Bu arada fotoğrafta masa numaramızın yazdığı butonlu kutuya dikkat.. Daha önce La Cigale'de gördüğüm bu butonlu kutu müşteri için büyük konfor.. Üzerinde garsonu çağırabileceğiniz ve hesap isteyebileceğiniz iki buton var.. Yani garsona ses duyuramadığın için insanların içinde "huopp garson" diye haykırma, hesap isteyeceğin zaman elinle havadaki hayali kalemle hesap lütfen hareketleri yapma durumundan kurtarıyor insanı.. Güzel bir teknoloji, kullanmak lazım..

Ve ana yemeklerimiz geldi.. Bu Turchii'nin Mojokosu..
Tattım, çok güzeldi.. Kendisi de yediğinden memnundu, geçer not aldı..

Bu ZK'nin Mantar Soslu Bonfilesi..
Tatmadım ama görüntüsü bile yetti, kendisi de çok beğendi..

Bu Kocci'nin Mexican Steak'i..
Tattım.. Güzeldi ama bir Mexican Steak için yeterince acı değildi..
Ama malzemeden hiç çalınmamıştı, Kocci o gece resmen ete doydu.. 
Fazla acı sevmem derseniz doğru seçim olabilir, oldukça lezzetliydi..

Bu da benim Tavuk Şinitzel'im..
Bir kadının güzel yemek yapıp yapamadığını pilavından, bir restaurantın yemeklerinin güzel olup olmadığını davuk şinitzelinden anlarım ben :)))
Tavuk şinitzel kolay bir yemek ama yediğim şinitzel gerçekten farklı, ve lezzetliydi..
Tavsiye ederim...

Hafta içi diğer günlerde de var mıdır bilmiyorum ama o gece canlı müzik vardı.. Sahnenin fotoğrafını karşımda oturan Kocci çekti, o kadar dipte oturuyorduk ki Turchii ve ben bütün gece sahneyi göremedik..
Zaten portmantonun ve mama sandalyesinin hemen dibimizde olmasından da yerimizi tahmin edebilirsiniz sanırım.. 
Müzik güzeldi ama mekanın muhtemelen aydınlatmalarından gelen vınlama sesi müzik başlayana kadar başımıza ağrılar soktu..
Ayrıca o gece de hava oldukça yağmurluydu ve bizim kıyı köşedeki yerimiz aşağıdan su aldığı için ZK'nin ayakkabıları ıslandı.. Tüm bunlar gerçekten negatif durumlardı ama yemekler gömmeye değerdi..
Rezervasyon yaptıracağınız zaman yerinizi kendiniz seçin derim ;)
.
.
Afiyet olsun.. 
Rezervasyon numarası: 232 2590090
Mekan Levent Marina'nın içinde.. 











26 Ocak 2013 Cumartesi

Haftanın instagram Anları VOL 67 - 68

Buyrun son iki haftanın instagram anlarıma..

Cemik canaforu ve Ecey tombik ördeği öğlen uykusu öncesi kudurmalarındayken.. Ecey emeklemeye başlayınca daha güzel kuduracaklar :)

Büyük hovardalık yaptık iki hafta önce.. Evde popcorn keyfi yapmayalı çok olmuştu..

Dayısı ve Ecey..

Canım arkadaşım tatlimutluluk 'un yılbaşı kurabiyeleri :) valla yemeye kıyamadım, biblo olarak kullanıyorum :)))

Ekmek canaforu Cemik'in, sabah üstüne tereyağı bal sürmeye niyetlendiğim ama bir dilim elde edene kadar çatladığım ekmeği..

En son Cemik'e hamileyken sinemaya gitmiştik.. Ta ki Cem Yılmaz'a gidene kadar :) Uzun zamandan sonra sinemaya gitmek muhteşem oldu.. Böyle bi heyecanlandım :)

Şu ara hava hep yağmurlu.. Evden dışarıya pek çıkamıyoruz..

Ecey ve uyku oyuncaklarından biri..

Aşırı yağmur yüzünden bu hafta bir kaç kere elektrik kesildi.. Neyse ki çok uzun sürmedi kesintiler..

Bu kanaviçe de bitti.. Bir ütü ve çerçeve işi kaldı...

Bloggerın beni delirttiği anlardan biri... Fotoğraf yüklemek resmen bir işkence oldu..

Nora'nın elceğizinden bıyık kolyem.. :) Çok beğenildi instagramda.. Nazar değdi, akşamına, nasıl oldu bilmiyorum yere düşmüş, üstüne bastım çıt diye gitti :(

Cemik'in doğumgünü için çalışmalara başladım.. Süslemede tabi ki kağıt ponpon da var.. Tarifini burada yazmıştım..

Cemik bu hafta çok büyük bir kabahat işledi, kardeşine okkalı bir şekilde vurdu.. Yaptığının yanlış olduğunu anlattık, git köşede düşün dedik.. Bi baktım gitti köşeye :) Ellerini de kavuşturdu 2 dakika kadar öyle kaldı.. Sonra "düşündün mü?" diye sorunca gidip öptü kardeşini.. Galiba Cemik gerçekten büyüdü :)

Cemik'in doğum günü temasına uygun çalışmalarım devam ederken..

Ta taaammmm :) Cemik ve dinozor kuyruğu..

Geçen gün çatı katını kurcalarken buna rastladım.. Kendim almadığıma eminim, birisinin hediye ettiğini de hatırlamıyorum ama çookk sevdim :) Galiba Noel Baba bırakmış..

Bu fotoğraf için bir yorum yapamayacağım :) Cemik kardeşini öpebilmek için her yere tırmanır..

Bu da ayıptır söylemesi gömüşlerimizden biri :) Sardalya her zaman çok güzel oluyor yahu..

Mat ve parlak ojenin uyumu ;)

Dün kuaföre gittim :) saçlarımı kendim evde kızıla boyamıştım.. Kesim ve minik değişiklikler yaptık..

İşte kuaför sonrası ben :) Arkalara biraz pembe attık.. Seviyorum böyle renkleri..

Hazır dışarı çıkmışken kuzenlerle yemek yedik.. Onu ayrıca yazıcam ;)

.

.

Herkese mutlu hafta sonları...

 

 

 

 

 

21 Ocak 2013 Pazartesi

Mum Artıklarını Değerlendirmek Lazım

Sakla samanı gelir zamanı demişler..
Ben de iyi ki saklamışım dediğim çer çöpümle yine karşınızdayım :)

Bunlar evlenirken aldığım teflon taslar, kaplar..
Maalesef 6 yılda kullanılamayacak hale geldiler.. Ama atmadım valla :) Atamadım yani her zamanki gibi..

İyi ki de atmamışım, işime yaradılar..
Kullanılmış ama dibi kalmış mum artıklarını birleştirip değerlendirmeye karar verdim geçenlerde..
Benmari usulü eriteceğimden kap kacak gerekiyordu.. Bu kaplar işimi gördü..
Küçük olanın sapını söktüm..

Daha büyük olanı olduğu halde kullandım..

İçine su doldurdum ve küçük olanı içine oturttum.. Mum artıklarını eritmeye başladım..

İyice erittim.. Çok kolay eridiği için fazla vakit almıyor..

İyice eridikten sonra pamuk iplik sallandırdığım mum bardağına boşalttım erimiş mumları..

Zaten mevsim kış.. Dışarıda 15-20 dakika bekletince donuverdi...
Ben de mum artıklarını değerlendirmiş oldum.. :)
Bundan sonra daha farklı projelerim var..
İzlemede kalın ;)




18 Ocak 2013 Cuma

Gidelim Gömelim VOL 8 - Venedik Pizza

Pizza deyince bizim aklımıza ilk "Venedik Pizza" geliyor.. Hem çok eski olması hem de pizzalarının çok lezzetli olması bunun sebepleri tabii..
Uzun zamandır mekana gidip de yememiştik, hep eve sipariş veriyorduk.. Geçenlerde gidince birkaç fotoğrafını çektim "Gidelim Gömelim" postu yapabilmek için..
Evet..
Mekanımızın adı Vendik Pizza...
Bilmeyen İzmir'li yoktur herhalde..
Gül sokağa deniz tarafından girer girmez hemen sağda.. 

İçerisi oldukça şık. Masalar geniş, koltuklar rahat..

Dekorasyon da güzel ama öyle üzerine çok çalışılmış bir dekorasyonu yok yani.. Sade ve şık..

Ben bildim bileli Venedik Pizza bir ahşap kokardı zaten, hala öyle..

 4 kişi gittik yemeğe.. Ben "Pizza Venedik" yedim.. Peynir, jambon, salam, mantar ve tabi ki domates sosu.. 
Çok lezzetliydi..

Kocci ve Ozzy farklı pizzalar söyleyip yarım yarım yediler.. Kocci'nin tercihi her zamanki gibi  "Romana" yani karışık pizza, Ozzy'nin seçimi Pancetta'ydı.. Peynir ve bacon'lı... İkisinden de tattım valla, on numaraydılar :)

Ve Seddo da Carpaccio yedi. İnce ince dilimlenmiş bonfileli, domates ve peynirli bişeydi.. O da çok beğendi..
.
Sofradan güzel lezzetler vardı.. Bir dahaki sefere daha farklı pizzalar denemeye karar verdik.. 
Yemek sonrası buzlaş kıvamında, hafif alkollü, limonlu bir içecek getirdiler.. Pizza'nın hararetini aldı diyebilirim :)
Uzun lafın kısası İzmir'de iyi bir pizza yemeye niyetlendiyseniz adres belli sanırım..

Bir de böyle bir aktivite varmış.. "Çoluk çocuğu nereye bırakacağım" derdiniz yoksa gitmeye değer olabilir..
.
.
Afiyet olsun ;)


Not: Fotoğrafların kusuruna bakmayın, mekan çok karanlıktı ve telefonla çektim..


13 Ocak 2013 Pazar

Adım Adım Paris VOL 13 - Musée de L'Armée

Paris'i köşe bucak gezmeye devam ediyoruz..
Bu sefer, Paris'e gelmeden programımıza aldığımız Musée de L'Armée yani askeri müzedeyiz.. Aynı zamanda Napoléon'un (Napolyon) da mezarı da burada bulunuyor.. 
Gezmenizi şiddetle tavsiye ediyoruz, gerçekten çok güzel bir müze..
1871 le 1945 arası Fransız askeriyesinin tarihiyle ilgili her şey var bu müzede.. 
Şöyle bol fotoğraflı bir yazı hazırladım, hazırladım ama yüzlerce fotoğrafın arasından bu karelerle yetinmek çok zor oldu.. :) Artık siz düşünün karelenesi ne kadar çok şey varmış.. 

Daha biletleri aldığımız alanda bu minik heykeller karşılıyor insanı.. Bu fuayede bile insan dakikalarını harcıyor..

Bu arkadaş da Napoléon.. 

Biz müzeyi gezerken avluda askerler yürüyüş yapıyorlardı.. Hatta bir ara askeri bando da çaldı ama biz avluya inene kadar bitmişti müzik..

O dönem kullanılmış olan başlıklardan sadece bazıları.. 

Kostümlerin de tamamı orjinaldi.. O kadar çok fotoğraf çekmişim ki.. Elemek çok zor olacaktı, ben de rast gele bu fotoğrafı seçtim :)

Savaş zamanında kullanılan çatal bıçak ve bazı başka aksesuarlar.. 

Araya zaman girince detayları unutuyor insan, keşke yazıların da fotoğraflarını çekseymişim diyorum şimdi ama o zaman da belli bir GB kotam vardı :) Bu da bir tahtırevan. Ama kimi taşımışlar, tam olarak ne zaman kullanmışlar hatırlayamıyorum.. 

Alman, İtalyan ve Avusturya Macaristan askerlerinin kostümlerinden.. 

Toplar ve tüfeklerden de bolca örnek vardı.. Bu top 1916 model ve 37 mm.lik.

Adamlar o kadar güzel hazırlamışlar ki müzeyi, o dönemden kalma dolduruluş bir at bile vardı...
Şaka le şaka :)) O kadar da değil.. 
Ama o dönemden kalan aksesuarları tam olarak, yerli yerinde sergileyebilmek için genelde mankenler kullanılmıştı.. 

Bir Nazi subayının kıyafeti.. Tam hatırlamıyorum ama Hitler'in bile olabilir çünkü Hitler için özel bir bölüm vardı müzede.. 

Charles de Gaulle'ün 1940'da radyo aracılığıyla eli silah tutabilen herkesi askerliğe çağırdığı konuşmasını yaparken kullandığı mikrofon.. Bu çağrı Fransız tarihinde çok önemlidir çünkü Fransa'nın Nazi'ler tarafından işgal edilişine karşı çıkarak "Özgür Fransa" için bir araya gelişini simgeler.. 

Hava kuvvetlerinde bayanların kullandığı kostüm..

Bu panzer de Renault marka.. Yani olabildiğine Fransız malı..

Müzenin merdivenlerine asılmış bir istatistik.. 
İkici dünya savaşı sırasında hayatını kaybedenlerin bilançosu.. 
Toplamda yaklaşık 50 milyon insan hayatını kaybetmiş..
.
Bu bilgiye de merdivenlerde ulaştıktan sonra Napoléon'un mezarının bulunduğu alana gidiyoruz.. Bu alanı gezmek için müze ücretine ek bir ücret daha ödemiştik sanırım.. O yüzden başta aldığınız biletlerinizi kaybetmeyin, daha sonra tekrar görmek isteyecekler.. 

Napoléon'un anıt mezarı.. 
Bu alanda çok da fazla gezecek bi şey yok.. Bonaparte'ın ruhuna bir fatiha okuyup gezimize devam ediyoruz :D

Savaş döneminde kullanılmış zırhların bulunduğu bölüme geliyoruz.. Hepsi de ayrı güzeldi ama bazıları çok dikkat çekiciydi..
1610-43 yılları arasında Fransa Kralı olan XIII. Louis'a ait.. 9 yaşında tahta çıkan bir kral olduğu için zırhı da onun boyutlarına göreymiş..

Bu kafa koruyucu zırhın gülümseyen ifadesine,

Bunun da üzerindeki işçiliğe hayran kalmıştım..

Ve müzenin en şaşaalı parçaları.. Elbette Osmanlı'nın silahları :)
Müzeye noktayı bu taşlarla süslenmiş barutluk ve tüfeklerle son veriyorum.. Osmanlı'ya ayrılmış özel bir oda vardı fakat oda o kadar karanlıktı ki fotoğrafların net çıkabilmesi için tripod lazımdı.. Diğer fotoğraflar maalesef çok bulanık, bunu net çekebildiğime şükrediyorum.. Devamında camdaki yansımadan da anlayabileceğiniz gibi kılıçlar da vardı.. 
.
Eh kalanını gidip de görün artık...