22 Şubat 2014 Cumartesi

Adım Adım Amsterdam VOL 1

Amsterdam bana hiçbir zaman çekici gelmemiştir.. Hiçbir zaman merak etmemişimdir.. Aynı durum Kocci için de geçerliydi ama yine de gidip görelim dedik ve düştük yollara..
İyi ki de gidip görelim demişiz.. Gerçekten de görülmeye değer bir yer..
Biz genelde gittiğimiz şehirlerde ilk günü keşfe ayırırız.. Atarız kendimizi sokaklara, kayboluruz.. İkinci günde gerekli görürsek kalacağımız gün kadar için toplu taşıma kartını alırız..

Maceramız sabahın bir kör saatinde başladı.. Valla yalan olmasın da ya 5:00 ya 4:30..
Arabayı park edip Havaş servisini beklemeye başladık..
Tabelanın yine tipi kaymış, yine yamuk yumuktu.. Kendimize yakın hissettik.. Hava baya serindi.. Yok yok, bildiğin soğuktu.. (Zavallı İzmirli, Amsterdam'a varınca anlayacak soğuk neymiş)

Amsterdam uçağımız 07:35 teydi. Aktarması, havaalanından merkeze varması, otele yerleşmesi vs derken öğlenden biraz önce kendimizi yollara atmıştık bile.. 
Burası bizim otelden çıkar çıkmaz kendimizi bulduğumuz cadde.. Otelimizin yeri gerçekten çok güzeldi..
Kendisini "yeri güzel ama kendi cırt" otelimiz olarak değerlendirdik..

Dışarıdan bakınca çok güzel.. Güzel bakılmış eski binalardan.. Kanal kenarında değil, ama çok merkezi bir yerde..

Bizim kaldığımız oda çift kişilik küçük odaydı.. Booking'den otel ayarlarken özellikle tuvaletinin içeride olmasına çok dikkat ettik çünkü merkezdeki otellerin tamamı eski yapı olduğundan ve sonradan otele çevrildiğinden çoğunun tuvaleti ortak tuvalet..
Ve bakınız odamız gerçekten de küçük :))
Evet tam da bu kadar.. Manzaramız da güneşlik :) Ama olsun resepsiyondakiler çok ilgiliydi, kibardı, fiyatı da uygundu.. Sonuçta odaya yatmadan yatmaya gittik..
Bu arada odanın yarısı kadar da bir banyosu vardı.. Genişti yani baya.. Güzeldi be :)
Güzeldi güzeldi..

Otelde asansör yoktu, birinci kattaki odamıza (Allahtan birinci kattaydı) bu daracık -küçük bir valiz genişliğindeki- basamaklardan çıkıyorduk.. :)
Gerçi asla şikayet etmiyorum çünkü Booking'de her şeyi açık açık yazmışlardı... Valla yine gitsek yine orada kalabiliriz bile.. Yeri iyiydi anlayacağınız :D

 Bakınız burası bizim otele sadece 5 dakika yürüyüş mesafesinde.. Hadi bilemedin 7 olsun..
Amsterdam'ın en hareketli caddelerinden biri olan Leidseplein.. Araç trafiğine kapalı ama tramvay ve bisikletlere açık..

 Otelden çıkar çıkmaz koşar adım patatesçiye gittik. Ve gezimiz tam anlamıyla başlamış oldu.. Bir haftada 4 kilo alabilecek kadar sık yedik :) Valla 4 kilo aldım.. Ama aldığım gibi de 1 haftaya kalmadan da verdim.. Don't worry ;) Karatay'ım sağ olsun..

Amsterdam'ın kendine has bir yemek kültürü yok ama bence gidip de aç kalmak mümkün değil.. Aklınıza gelebilecek bütün mutfakları bünyesinde barındırıyor.. 
Ama zaten onlara has olan patates kızartmaları ve cağnım peynirleri yeter.. :)

Bir küllah patatesin fiyatı 2€. Soslar ücretli.. Biz bir kaç çeşit sos denedik.. Yine en güzeli ketçap mayonezdi ;) Soslarıyla beraber mekanına göre 2,50€ ile 3,50€ arasında fiyatlar değişiyor..
Valla biz günde en az 2-3 külah yedik.. 
Baktık yemek yemeyeli bir saat olmuş, hemen kendimizi bir patatesçiye attık :))) Aman acıkayazarız falan :)))
.
.
Bir de peyniri meşhur demişken ondan da bahsedeyim..

 Amsterdam'da yine sık sık rastlayacağınız dükkanlardan biri de peynir dükkanları.. Özellikle Henri Willing ve Old Amsterdam sanırım en meşhurları.. 

 İlk Old Amsterdam'dan tattık.. Kendi adıma konuşayım, hayatımda yediğim en lezzetli ve farklı peynirdi..
 Bu benim favorim..

Ayrıca aklınızın alamayacağı kadar çok da çeşidini yapmışlar..

 Bir peynir dükkanına girdiğinizde her çeşidinden tatma fırsatı bulabiliyorsunuz..

 Eğer çeşitlerden biri için ikramlık dilimler yoksa, tezgahtara söylüyorsunuz, hemen tadımlık ayarlıyor sizin için.. Fesleğenli, biberli, kekikli, naneli, wasabili... Tatmadan almak zorunda değilsiniz..

 Çoğundan tattım ama en güzeli buydu..

 Aynı zamanda peynircilerin çoğundan peynirli böreğimsi şeyler alabiliyorsunuz.. 
Sanırım onlar bu peynirin ısıtılmış halini daha çok seviyorlar ama ben soğuk halini tercih ederim..
Ama giderseniz iki türlüsünü de kesin deneyin derim.. :) Ayyyy her hali güzel..

 Mesela şu en sağda duran jambonlu ve peynirli croissantlar var ya.. 3 tanesi 3,95€'e satılıyordu.. (isterseniz 1 tane de alabilirsiniz, oldukça büyükler.. )
Biz maalesef son gün denk gelebildik.. Ayyy yine canım çekti.. Galiba en çok özleyeceğim lezzetlerden biri o..
Burası da o croissantları aldığımız dükkan.. Aslında peynirci.. Birçok markanın peynirini satıyor.. 
Central Statition'ın orada, köşe bir dükkan.. :)

Ben yerken kendimden geçtim.. Hatta uzun süre de verdiği mutluluk hissinden sarhoş gibi gezdim :)))
Giderseniz benim için de yiyin. 
.

Gastronomi gezisi tadında bol foto ve detaylı Amsterdam postlarım hız kesmeden devam edecek..
;)


2 yorum:

Çok güzel yorum yazıyorsunuz.. Ne de güzel yazıyorsunuz.. Azcık daha yazsanıza..