Ece'nin yaşı hep aynı..
Ama Cem, Cemik'im büyümeye devam ediyor..
Dün anneannesi ona "büyük adam bisikleti" aldı.. Eskiden olsa "abi bisikleti" derdik..
Ne garip..
Artık evde kelimeleri seçerek kullanıyoruz.. Doya doya "Ece" diyemiyoruz.. Cem'e "ama sen abisin" diye başlayan cümleler kuramıyoruz.. "Kardeş, kardeş payı" kavramlarını kullanmaya cesaretimiz yok..
Benim içimden Cem'e sarılırken, "ah annecim, çok özlüyorum kardeşini" demek geliyor ama diyemiyorum..
Bazen sadece onunla dertleşmek istiyorum ama yapamıyorum..
.
.
Cem'in doğum gününde Bernuş ablası iki tane su kaplumbağası hediye getirmişti.. Adları da "Cem ve Ece olsun" demişti.. Biz de "tamam" demiştik ama hiç onlara adlarıyla seslenmedik.. Cemik onlara "kapkurbalar" dediği için öyle kalmıştı isimleri...
Sonra biz onlara rahat rahat yüzebilecekleri, tepesine çıkıp lamba altında güneşlenebilecekleri bir taşı olan, su filtreli, ısıtıcılı bir akvaryum yaptık..
Dün temizlik zamanıydı.. Akvaryumu temizlemek için boşalttım.. Kaplumbağaları da bir leğene koyup Cem'e verdim göz kulak olması için..
Cem onlarla konuşmaya başladı.. Hem de isimleriyle.. "Ufak olana Ece, büyük olana Cem" dedi.. "Ama Cem Ece'nin yemeğini yiyorr" dedi..
Bu hayvanlara verilen ismi bir sefer söylenmesine rağmen aklında tutabilen bu çocuk, kardeşinin yokluğunu nasıl hissediyor acaba? Biliyorum, Cemik o kadar ince düşünceli bir çocuk ki, beni üzebilir diye bile sormuyor olabilir..
Belki de Cemik bizden çook daha fazlasını biliyor.. Ama bu dünyadaki düzeni bozmamak için anlatmıyor..
.
.
Küçük abi ve melek kızım.. İyi ki varsınız annecim..