İnsan stresten uzak durabilir mi?
Can bana diyor ki "boşver, bizim derdimiz bize yeter". Olmuyor ama.. İnsanın sinirleri bozuk olduğunda tahammül sınırları da çok düşük oluyor..
Bir müşteri, ağlatacak kadar sinirlerimi bozabiliyor.. Ya da yoldan geçen biri, müşteri hizmetlerindeki kadının ukala tavrı, çok basit bir olay, önceden bir şekilde sindirebildiğim haksızlıklar...
Esas eskiden boşverip geçebiliyordum, artık yapamıyorum..
İşe gitmiyorum çünkü ne densiz insanlara ne de üst üste yapılan hatalara tahammülüm var...
Yetmezmiş gibi hala daha başkalarının yaptığı hataları temizlemeye çalışıyorum.. Uğraşmak zorunda kalıyorum..
İşe gitmiyorum da ne oluyor? Evde ne var?
Elim hiçbir şeye gitmiyor.. Televizyon desen, sinir düşmanı.. Bence bütün gündüz programları kaldırılmalı.. Birbirinden basit insanları birbirine düşürmek için hazırlanmış programlar yasaklanmalı!
İnternette de vakit geçmiyor.. Facebookla zaten uzun zamandır işim olmuyordu da, instagramdan da soğudum artık.. Bir insan nasıl anında tavır değiştirebiliyor? Canımlı cicimli attığı yoruma cep telefonunu yazanın mesajını sırf onun iyiliği için siliyorum, sırf abuk subuk insanların eline geçmesin, rahatsız edilmesin diye, benim bir mesaj atmama fırsat vermeyecek kadar kısa bir sürede neden mesajını sildiğime dair bana hesap soruyor, hakkımda ne kadar yanlış düşündüğüne dair dem vuruyor.. Bir durup düşünmüyor neden bu kız abuk subuk atılan yüzlerce mesajdan birini bile silmedi de benimkini sildi diye..
Hayattan soğudum.. Stresten, insanlardan uzak kalmak maalesef elde değil.. Ama benim bunlarla savaşacak gücüm yok..
Yürek yangını mı dersin, ciğere düşen ateş mi bilmem.. Ama canımın acısı çok.. Biliyorum elbette beterin beteri var, beterin beterini yaşayanlar var.. Ama ateş de düştüğü yeri yakıyor..
Hergün inatla tutunmaya çalıştığım dallar teker teker kırılıyor.. İnançlarım sarsılıyor.. Aksilikler üst üste geliyor..
Hem basıp gitmek istiyorum buralardan çookk uzaklara, yepyeni bir hayat kurmak, hem de aradığım yalnızlığın içinde boğulup yok olmaktan korkuyorum..
Belki acım henüz taze ondan mı böyleyim? Ama hep hayatında hedefler koyan ben, bir tek hedefim yok geleceğe dair..
Bundan sonra hayat benim için "çile doldurmak" mı?" "Kendini koyverme, çık evden" diyorlar.. Ne yapayım? Nereye çıkayım? Deli gibi sokaklarda mı dolaşayım?
Çare bulamıyorum kendime.. Maalesef zamanın da iyi geldiğini düşünmüyorum artık..
Dışardan baksan sanki bunların hiç biri yaşanmamış gibi.. Kimse yakıştırmaz, yakıştıramaz bana.. Bu yüzden zaten "kızını kaybeden biri varmış...." diye bana sormaları... "O benim" demek kolay mı?
İnsanların yüzündeki acıma hissi..
Hem kimse bana acımasın istiyorum hem de herkes yangınımı bilsin, ona göre davransın, kırmasın, dökmesin..
Kimse bana acımasın istiyorum ama ben kendim acıyorum kendime.. Yazık bana.. Nasıl da altüst oldu hayatım.. Nasıl da mutluydum... Nasıl da "tam"dım...
Şimdi eksiğim...
Zehrum bana diyor "birşey söyle bana yapayım!"
Keşke bilsem... Kızımı geri istiyorum.. Olmayacağını biliyorum.. Artık yapacak hiçbir şey olmadığını...
Bir açıklama istiyorum, geçerli bir açıklama, bilimsel bir açıklama... Net bişey.. Yok..
Rüyamda görmek istiyorum.. O da olmuyor..
Yüreğimdeki ve beynimdeki yangın sönsün istiyorum, o da olmuyor.. Azalmıyor da...
Eski "ben" olmak istiyorum.. Eski "ben"i istiyorum.. Geri gelemeyeceğimi biliyorum...
Korkularımın, endişelerimin bitmesini istiyorum... Kabusların, rüyalarımda sebep aramaların bitmesini istiyorum..
Bir tek günü ağlamadan geçirmek istiyorum..
İnanmaya çalıştıklarımın gerçek olmasını umud ediyorum... Kanıtı olmayanların, bir gün bende kanıtlanmasını diliyorum... Senelerin çabuk geçmesini, hiç inancım kalmasa da mutluluğun bana tekrar uğramasını istiyorum..
İnsan hep kendisini ana-babasının, büyükanne-büyükbabalarının ölümüne hazırlıyor.. Ama sapasağlam evladının bir günde yok oluşuna... Hiç aklıma gelir miydi?
Hiç tahmin edebilir miydim kızımın kıyamadığım eşyalarını bir ömür boyu kimselere veremeyip saklayacağımı? Her denk geldiğimde nefesim yettiğince kokularını içime çekip, kalmamış kızımın kokusu diye üzüleceğimi.. Büyüdüğünü hiç göremeyeceğimi bildiğim için kavrulacağımı... Saçlarını öremeyeceğimi.. İlk kez okula gidişini göremeyeceğimi... Annecim dediğini duyamayacağımı... Şarkı söylemeyi sevip sevmeyeceğini hiçbir zaman bilemeyeceğimi... Abisinin onu erkek arkadaşlarından kıskanıp kısmanmayacağını... İlk platonik aşkının nasıl biri olacağını... Boyunun kaç santim olacağını hiçbir zaman öğrenemeyeceğimi tahmin edebilir miydim? Aklıma gelir miydi? Bu fikre kendimi hazırlayabilir miydim?
Sudan çıkmış balık gibiyim şimdi.. Nefes alamıyorum...
Ah annecim.... Ah...
Hiç yorum yok:
Yeni yorumlara izin verilmiyor.