31 Ekim 2011 Pazartesi

Kara Turp Mucizesi

Ortalıkta kocaman bir salgın var..
Kocci, arkasından Cemik ve ben.. Ve hatta etrafımızdaki herkes hasta oldu.. 
Ve hatta hatta galiba hasta olmayan yok..
Bu hastalık bir anda başlıyor.. Çok şiddetli öksürük ve nezlemsi burun akıntısıyla devam ediyor..
Zavallı Cemik de dediğim gibi nasibini aldı bu hastalıktan..
Çocuğun köhür köhür öksürmekten sesi kısıldı.. İştahı kesildi, azıcık azıcık yemeye başladı.. 
.
.
Cem'in hastalığının başladığını hissedince Kocci'den kara turp istedim, aldı..
Ertesi gün de doktoru aradım.. Gayaben şurubu verebileceğimi ama önce turp ve balla yapılan şurubu vermemi söyledi.. Eğer işe yaramazsa günde 3 kere yarım ölçek Gayaben verecektim..
Akşamdan zaten turpu hazırlamıştım..
Olay kara turpta.. Diğer turplar olmaz çünkü şifalı olan turp kara turp.
Resimde de görüldüğü üzere turpu oyuyoruz, içine bal doldurup bir bardağa oturtuyoruz.. 
Birkaç saat sonra bal sulanıp bir şurup haline geliyor..
Şurup demiyorum artık ben ona çünkü o bir şifa..
Sadece 2 günde hem benim -ki resmen ciğerlerim sökülüyor sanıyordum- hem de Cem'in öksürüğünü kesti..
Vitamini de meyvelerden aldık.. 
Kısacası hiç ilaç kullanmadan bu hastalıktan kurtulduk..
Böylece bıdıcık oğlum ilaç almak zorunda kalmadı, burnunu da serum fizyolojikle temizledim..
İştahı yerine geldi, yemekleri hüpletmeye başladı, yepisyeni çıkan 7. dişiyle börekler bile yedi. Öksürük de bitti desem yeri..
Yaşasın doğa! Yaşasın arılar, yaşasın turplar!
.
Unutmayın ne varsa doğada var.. Ayrıca da kış başında atlatılan hastalıklar bir nevi aşı oluyor.. Gereksiz ilaç almaksa bağışıklık sistemini iyice zayıflatıyor..
.
Herkese sağlıklı bir kış olsun!

30 Ekim 2011 Pazar

TC3EC in contest

Hala yarışmadayız..
Bi ton aksilik yaşadık..
Yine de pile up oldu mu dadundan yenmedi..
Hem benim hastalığım, hem Cem'in hastalığı, bazı cihazların bozulması, elektrik kesintisi, klavyenin bozulması... Offf dünya aksilik..
Neyse, sabaha karşı 3:00 de bitecek..
.
.
Umarım herkesin Pazarı iyi geçmiştir..
Şimdiden iyi haftalar..

Not: post iphone dan.. Hata varsa affola..

29 Ekim 2011 Cumartesi

Haftanın Instagram Anları.. VOL 3

Buyrun bu haftaki instagram anlarıma..
 Bu benim başucu.. Okumaya vakit olursa bi ondan bi bundan kitaplarım, Canon'umun kullanım kulavuzu (yeni birşey keşfederim diye), ve de ajandalarım..
 Bu kediler de Serap abladan hediye.. O bilir benim zevkimi :)
 Bir iş bitmeden öbürüne başlama merakımın meyvesi.. Duramadım yine durduğum yerde.. Salon battaniyesi olacak..
 Hava güzel olduğunda Cemik'le kendimizi bahçeye attık.. Gül deyince böyle yapmacık gülüyor :)
 Bunlar da annemin dükkanından.. Kitap ayraçları.. 2 liraya satıyor annem, bir de pahalı deyip burun kıvırıyor millet.. İtalya'da 7€ ya satılıyor aynısı.. Delirtiyorlar beni!
 Dedemin vefatının birinci senesiydi.. Hanın orada lokma döküldü.. Bunu yazmıştım zaten.. 
 Tığ işi de çiğdem çitlemek gibi birşey.. İnsan eline aldı mı bırakamıyor..
 Perşembe arkadaşlara gittik... Ben sabahtan gittim, kısır yaptık :) Afiyetle yedik..
Oğlumla hasta olduk.. Öksürüp duruyor Cemik.. Bu da şifası.. Kara turpu oyup içine bal dolduruyorsun.. Bir süre sonra sulanıyor.. Öksürük şurubu oluyor.. Cem'e içirmesi çok zor oluyor ama işe yaradı bile.. İşte bu yüzden seviyorum doktorumuzu.. Hemen ilacı dayamıyor :)
.
.
Bugün sabaha karşı 03:00'de Kocci'yle yarışmamız başlıyor.. 48 saat sürecek.. Nöbetleşe yarışıyoruz. CQ WW SSB 2011.. Şans dileyin.. Hasta hasta nasıl olacak bilmiyorum ama.. 
Neymiş bu yarışma yav diyorsunuzdur.. Valla kafamda toparlayabilirsem anlatacağım bir ara..
Bu post otomatik yayınlanmış olacak..
Herkese iyi hafta sonları..

29 Ekim

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun...
Ben konuşacağıma Mehmet Akif Ersoy konuşsun.. Unutanlar da hatırlasın..


Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

26 Ekim 2011 Çarşamba

Acılar Hafiflesin ama Unutulmasın..

Günlerdir açamıyorum televizyonu.. Zaten yıllardır gazete almıyoruz eve..
Yaşanan olaylar zaten çok acı ve izlemesi zaten çok zorken, haber programlarının fona dayadığı acıklı müzik eşliğinde gösterdikleriyle insanların duygularını sömürmelerine dayanamıyorum..
O durumu yaşamamış biri olmama rağmen ben bu kadar dağılıyorsam, başından deprem geçmiş ya da bir yakınını depremde kaybetmiş birinin ruh halini düşünemiyorum..
Aynı şey şehitler için de geçerli.. İnsanların yaşadıkları acı zaten tarif edilemezken duyguları bu kadar sömürmek neden? Nasıl bir vicdan bu reyting uğruna?
Fonda duygusal müzik olmadan da eminim bir çoğumuz (en azından insan olanlarımız) acıyı hissedebiliyordur..
Dün de -isim vermek istemiyorum- haberci bir şahıs kendi programında Van'daydı. Dersine o kadar çalışmamış ki muhatabındaki insanların isimlerini ancak 3. seferde söyleyebildi..
Söylenenleri dinlemedi, ya da anlamadı.. Bir iki reyting kaparım diye üstlerine gittikçe gitti, sonra da zaten adamların söylediklerini sanki kendisi fark etmiş gibi söyledi..
Küçük çocukların yaptığı numaralar yani.. 
İzleyenler de salaktı!
Netice itibariyle oradakilerin ihtiyacı olan şey gıda değil barınma..
Yani çadır, battaniye..
Serrose deprem günü çok güzel yazmıştı.. Japonlar için "depremin öldürmediğini bilen insanlar" demişti..
Hortum, sel... Ne bileyim yangın.. Belki bunlardan kaçması ya da sakınılması daha zordur ama evet depremden korunmak mümkünken neden hala insanlar göçük altında kalıyor?
Herşeyi pek iyi beceren(!) devlet bu işe kökten bir çözüm bulamıyor mu?
Doğa yıkmadan kendi yıkıp olması gerekeni dikemiyor mu yerine?
Bu kadar kuvvetli bir orduya sahipken terörün kökünü kurutamıyor mu?
Yoksa işine mi gelmiyor?
.
.
.
Zaman geçsin..
Acılar hafiflesin ama lütfen unutulmasın!

25 Ekim 2011 Salı

Kızlarağası

Bugün insan içine çıktım yine..
Dedemin vefaatının birinci senesi olduğu için hanın orda lokma döküldü..
Cemik yine kucaktan kucağa..
Hatta şu an da handayım, postu app.dan yapıyorum.. Hatam olursa affola..
3. Foto da annem ve ben.. Annemin dükkandayız.. Bu dükkanla ilgili o kadar çok trajikomik hikayem var ki.. :) Anlatırım..
Haydi herkese iyi günler...



24 Ekim 2011 Pazartesi

Cemik ve Hayatın Zorlukları VOL 3

Cemik için hayat çok zor olabiliyor gerçekten de..
Mesela uykudan uyandırılmak pek sevilen birşey değildir.. Ama bazen erken kalkmak gerekir ve bu da hayatın zorluklarından biridir.. Cemik işte bu zorlukla başedebilen bir bebik..
Videoda bir ilk yaşıyoruz.. Genelde sabahları Cemik kendisi uyanır ama bu sefer evden erken çıkmamız gerektiği için ben uyandırmak zorunda kaldım ve bu ilki kaydettim :)
Yavrum, uyansam mı uyumaya devam mı etsem ikileminde kaldı.. Ama hep güler yüzlü :)
Videonun tarihi 22 Ocak 2011
Cemik 8 buçuk aylık

23 Ekim 2011 Pazar

Çok özledim...

Geçen sene bugün kaybettik dedemi..
Hala daha inanamıyorum..
Hala daha aklıma geldiğinde burnumun direği sızlıyor.. İçim acıyor.. Gözlerim doluyor..
İnanamıyorum... Sanki öyle değilmiş gibi geliyor...
.
.
Benim dedem..
Ali Ekrem ERKAL...
Yazardı.. Sarraftı..
Biz küçükken katlayarak mendil bebek yapardı..
Bayramlarda bahşişi gıcır paralarla verirdi.. Ve o bayramlarda balonlar hiç eksik olmazdı.. Rengarenk balonlar verirdi bize..
Çok evhamlıydı.. Eve dönme saatini bir dakika aksatsan meraklanır, yollara düşerdi. Ildırı'ya gidiyorsak, gecenin karanlığında yollarda karşılardı bizi...
Ellerini arkasında kavuşturarak yürürdü.. Dede yürüyüşüydü o.. 
Nar ayıklardı bize saatlerce.. Teşvik ederdi ağaçlara tırmanalım, meyveleri dalından koparalım diye..
Ortaokulda öğlen onlara yemeğe gitmişsem, o da oradaysa, portakal suyu sıkardı..
Hep çok şıktı.. Jilet gibi giyinirdi.. Başında da her zaman şapkası olurdu.. Kışın takım elbisesinin üstüne uzun pardösü giyerdi.. Uzun boylu, çakı gibi ve çok yakışıklıydı..
Çiçekleri çok severdi.. Çok meraklıydı.. Bahçesi hep cıvıl cıvıl olurdu..

Anneannemle birbirlerini çok severlerdi.. 
Termometrelere çok düşkündü.. İçerisi, dışarısı, salon, odalar.. Kaç derece bilmek isterdi.. 
Çeşme'de salıncakta sallarken bizi, "tin tin tini mini hanım" şarkısını söylerdi.. Keşke Cem'e de söyleyebilseydi..
Arabada midemiz bulanmışsa "hep yeşildir elbiselerim" şarkısını söyletirdi.
Gençliğinde yaşadıklarını dinlemesi çok keyifliydi.. Saatlerce anlatsa dinlenirdi..
Esnaflıkta başına gelenler, askerken başına gelenler..
Hayvanları da çok severdi.. Ildırı'daki ev Ali Baba'nın çiftliği gibiydi.. Tavuklar, tavşanlar, ördekler, kazlar, kediler, köpekler, balıklar.. Baykuşları ve saksağanları da çok severdi.. Ne kadar zeki olduklarını anlatırdı..
Ildırı'daki zeytin ağacına ağaç ev yaptıracaktı bize.. Sonra yapmadı.. Köpeklere kulübe yaptırınca "köpekleri bizden daha çok seviyor" demiştim içten içe.. 
Hep ciddiydi.. Asker adamdı çünkü.. Kore gazisiydi.. Ama hiç beklemediğin bir anda öyle bir espri patlatırdı ki! Güldürürdü...
Telefonda "dede" dediğimde "gülüm" derdi.. 
Salonda onun koltuğu belliydi.. Hep oraya otururdu.. Elinde kocaman kehribar tespihiyle oynardı..
Böyle yazmıştı hatıra defterime..
Torununun torununu geçtim de, keşke torununun çocuğunu görebilseydin..
Onun da hatıra defterine yazabilseydin..
Keşke..
Çok özledim.. Dedecim..

21 Ekim 2011 Cuma

Haftanın Instagram Anları.. VOL 2

Buyrun bu haftaki instagram anlarıma..
Çocukluğumun çizgifilmlerinden birine rastladım geçen hafta..
Pazar günü hava baya soğuktu.. Şömine başında örgü keyfi yaptım..
Pazar günü Kocci'yle daha önce BBC'de izlediğimiz bir komedyenin programına rastladık.. Çok güldük.. Yeni başlamış.. Kaçırmayacağız artık :)
Bahsettiğim üzere evin ayakkabılık sorununu aştık :)
İnternette Cemik için oyuncaklara bakınırken çocukluğumun oyuncağına rastladım..
Bu da evimizin ikinci kedisi oldu.. Mutfak penceresinde sürekli.. Ona koyduğum sütü başka kedi içmesin diye nöbet tutuyor başında..
Bir gece canım tatlı çekti, en yakın market de 3km kadar uzakta olunca ceviz krokan yapmayı demedim.. Biraz yakmışım.. Hiçbirşeye benzemedi :(
Favorim roka, domates, mısır salatası.. Bir de ton balığı açtım ortasına, oldu bana akşam yemeği..
Kışın güzel yanlarından biri: Kırmızı şarap mevsimi..
Balık hafızalı bir insan olduğum için ajandasız yaşayamıyorum.. Bu da favori ajandam.. Tükenmeden almanın ferahlığını hissediyorum..
Hava soğuk olunca çocuğu lahana gibi kat kat giydirdim.. Kıpırdayamadı.. Zaten artık bu araba koltuğu da küçük geliyor.. Yenisini araştırıyorum..
Ela 6 aylık oldu.. Bu da "yarım yaşgünü pastası"..
Ela'nın yarım yaşgünü partisinden sonra Doorstepping'lere gittik.. Lal ve kayınpederi yanyana.. Ama onun gözü kaynanasındaydı :)
Eve dönüşte şehitlerimiz için taksicilerin protestosu vardı.. Öfkelerini gösterdiler.. Helal olsun..
Kocci lahana sarması istedi.. Tabiki yaptım.. Cemik de bakarım lahana da sararım uleyynn! :)
Bu da annemin aldığı dolma kapağı.. Tabak kapatmak yerine bunu koyuyorsun dolmaların üstüne.. Asrın icadı..
Ve dün de yan komşularımıza çaya gittik oğlumla.. Kuçu kuçu sevdi bol bol.. Hava harikaydı, tadını çıkardık..
.
.
Bir hafta daha böyle geçti gitti işte..

Cemik ve Hayatın Zorlukları VOL 2

Cemik için hayat zor olabiliyor demiştim..
.
Bu videoda buraya daha yeni taşınmıştık.. Çeşme'deki curcunadan sonra evde yalnız kaldığımızda biraz arıza yapmıştı.. Yalnız başına oyun oynamaya alışması 1 hafta sürdü..
Ama o zamana kadar hayat çoookk zor oldu..
Neyseki Cemiş'in en yakın arkadaşı vardı :)
Videonun tarihi 29 Ağustos 2011
Cemik nerdeyse 7 aylık.

20 Ekim 2011 Perşembe

Yeter!

Tepkiler bir günlük olmasın !
Şehitler unutulmasın!
Ve artık birşey yapılsın!
Yeter!

18 Ekim 2011 Salı

Nar Soyma Sanatı

Geç yazılmış bir nar postudur..
Çoktan geldi nar mevsimi.
Ağacın üstüne kocaman narlarımız var..
Ben çok severim.. 
Küçükken dedem soyardı bize saatlerce uğraşıp, biz de kaşık kaşık yerdik.. Ya da narenciye sıkacağıyla suyunu sıkardı..
Biraz da onun için başka bende narın yeri.. Bu nar mevsimi dedem yok ama ben onun için yiyorum narı bu sene.. 
 Herkes yesin diye de soyması ekstra zahmetli bu meyvenin kolay soyulma yolunu anlatacağım..
Öncelikle yıkadığımız narımızı alıyoruz..
 Limon keser gibi ikiye ayırıyoruz.. 
Narımızın altına bir kase koyduktan sonra da başlıyoruz bir çorba kaşığıyla pata küte vurmaya..
Ahanda sonuç ! Bir narı soymak yaklaşık 2 dakika alıyor.. 
Artık bir iki nar tanesi çıkmamakta direniyorsa bir zahmet onu da çıkartıverin.. :)
Haydin afiyet olsun..

17 Ekim 2011 Pazartesi

İhtiyacım vardı ! Artık yok ! VOL 2

Eveeett bir ihtiyacıma daha kısmen çözüm buldum.. Kafam birazcık daha rahat artık..
Bununla birlikte "evdeki bütün delme çakma işleri de bitmiş oldu" diyebilmek isterdim ama bu henüz bir rüya..
Ayakkabılık ihtiyacımdan daha önce bahsetmiştim.. Kaçıranlar buraya tıklayarak okuyabilir.. 
.
.
İşte ayakkabılık çözümüm..
Eski evdeki ayakkabılığın içindeki ikea metal ayakkabılıkları dün Kocci ve babam duvara monte ettiler.. Bu sabah da ben iki tane metal bar ekleyerek topuklu ayakkabılara farklı bir alan daha yaratmış oldum..
İşte topuklu ayakkabılık.. Son derece basit..
Ancak tabii ki dolgu topuklar olmuyor :)
Kısa topukluları böyle duvara yaslayarak yerleştirebilirken,
Uzun topuklular bu şekilde duruyor, öbür türlü malesef burunları ağır basıyor ve düşüyorlar..
Spor ve dolgu topuklular için de diğer alanlar son derece müsait..
En aşağıya da çizmelerimi koydum oldu bitti..
:)
Bakalım bu alana daha neler dolduracağım?  :)

15 Ekim 2011 Cumartesi

Haftanın Instagram Anları.. VOL 1

Eveeettt fikir hakkı için sevgili serrose'den izin aldıktan sonra ben de instagram'la hafta özetime başlıyorum..
Serrose "yap kendin için çok iyi oluyor" dedi.. Nedenini anladım..
Haklıymış..
 Ben Cumartesi'den Cumartesi'ye yapacağım bu işi, Serrose'yle aramızda bir fark olsun :P
Geçen cumartesi Kocciyle Torbalı'ya gittik.. Bu da Tire Köftecide Cemik'i ekmekle oyalarken :)
Bu da müştemilatımızın babaçko ziyaretçisi..
Bunun hikayesini yazmıştım.. Kaçıranlar tıklasın..
 Cemik uyumadan önce biraz oyun oynamış.. Aman aman.. Sessiz sessiz oynasın da..
 İşte Serrose'nin haklı olduğunu anladığım an.. Ben bu karınca kardeşleri unutmuştum.. Bugün Kocci ilaç alacak, evin etrafını dönücez..
 Naz da keyifteydi.. Artık nasıl bir keyifse koltuklardan taştı.
Bu da dün yaptığım elmalı kek.. Teyzem ikbush'un tarifi.. Çok basit ama inanılmaz lezzetli oldu.. Evde biriken elmaları biraz eritebilmek için yaptım.. Bitmiş halini çekemedim :) Bitti bile..
Bu hafta bir daha yapıp tarifini paylaşacağım. 
Yum yum yum..
Herkese iyi haftasonları!