18 Haziran 2012 Pazartesi

Adım Adım Paris VOL 3 - Chatelet

Eveett.. Hala gezimizin birinci günündeyiz..
Bu sefer Notre Dame'dan çıkıp Châtelet'ye yürüyoruz..
Rengimiz pembe, yürüme süresi 5-10 dakika bişey..
Biz buraya ilk gün tesadüfen bilmeden yürüdük ve zamanımız çok olmadığı için hakkını vererek gezemeyip başka bir gün tekrar gittik.. Zaman ayırmaya kesinlikle değecek bir yer..
Châtelet Paris'in en merkezi noktalarından biri.. 
Ki bu durum kendisini metro girişindeki rengarenk harfler ve rakamlarla da gösteriyor..
Châtelet aktarma noktası ve buradan birçok yere gidebiliyorsunuz..
Bu binayı gördünüz mü geldiniz sayılır.. Buralardan itibaren gezmeye başlayabilirsiniz..
Bu bina Hotel De Ville.. Adına aldanmayın, burası bir otel değil, belediye binası :)
Biz oradayken önünde dev ekrandan tenis maçı naklen yayınlanıyordu.. Kışın da buz pateni sahası kuruluyormuş.. Yani halka her türlü hizmet eden bir belediye binaları var.. Muazzam görüntüsüyse geceleri çok daha ihtişamlı oluyormuş ama bizim yolumuz gece o tarafa düşmedi maalesef..
İlk gün Châtelet'yi pek gezemedik demiştim, bir iki fotoğraf çekmişim yinede. 
Burası bir çikolata dükkanı.. Vitrininde de "Anneler günü kutlu olsun" yazıyor.. Ben dalga geçtim "aaa hadi len, geç kaldın" diye ama meğer Fransızlar anneler gününü bizden farklı bir tarihte kutluyorlarmış.. Onların anneler günü 3 Hazirandı.. 
O kadar yürüyüşten sonra soluklanmak için "Le Celtic" diye café restaurant bar karışımı köşe bir mekana oturduk.. Bir bira ve sütlü kahve söyledik.. Bu arada masadaki kültablası bence bu karenin en ilginç kısmı..
Neden derseniz, buradan sonraki mekanlarda Kocci kültablası istediğinde hep "yere atın" cevabıyla karşılaştı.. 
Kahve ve biralarımızı yudumlarken önümüzden bisikletiyle böyle bir arkadaş geçti.. Çok hoşuma gittiği için hemen çekiverdim fotoğrafını.. Arkadaki bisiklet koltuğundaki çocuk tamam ama dikkat ederseniz bir tane de önde var :) Biraz da kendimi görür gibi oldum :D
Bu dükkan klasik bir Fransız dükkanıydı sanırım.. Ve biliyor musunuz ben buraya girmedim.. Ve sanırım Paris'teki tek Fransız dükkandı ve ben bunu kaçırdım.. Bizim barın hemen çaprazındaydı ve biz akşam saati yaklaştığı için yavaş yavaş Nicolas'yla buluşma noktamıza doğru ilerlemeye başlamıştık.
Denk gelirseniz siz girin artık.. :)
Buraya da ara sokaklardan birinde denk geldik..
 8-10 tezgahlık bir pazar yeri gibi düşünebilirsiniz..
 Herşey aşırı iştah kabartıcıydı.. 
 Kocci'nin aklı özellikle bu tezgahta kaldı :)
Ama boşuna heveslenmeyin bu mini pazar sadece senede iki kere kuruluyormuş ve yalnız birkaç gün sürüyormuş.. Tarihlerden biri Haziran başı ama diğerinin ne zaman olduğunu şu an hatırlayamıyorum :)
Buranın da hikayesini anlatmam lazım :)
Dükkanın adı "Dogs" yani bildiğiniz üzere "Köpekler". 
Yani bunda anormal bir durum olmayabilir ama hemen yanındaki cümlede şöyle yazıyor: "Les Meilleurs Chiens-Chauds de Ville" yani "Şehrin en iyi sıcak köpekleri". Yani bildiğiniz köpek eti satılıyor.. O_o
diyerek ben bir şok geçirdim ve akşam da Nicolas'ya dükkandan bahsettim.. Adamcağız "yoo biz köpek yemiyoruz" dedi ama ben bir kere gördüm ya dükkanı gözlerimle :)
Ama daha sonra tekrar önünden aklı selim ve daha az yorgun olarak geçince buranın biraz esprili bir hot-dog dükkanı olduğunu anladım.. 
Korkmayın yani gerçekten köpek eti yemiyorlar.. :)
.
.
Devamı gelecek...

2 yorum:

  1. Çok eğlenceli bir yazı, çok sevdim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman devamını okumaya devam ;) Teşekkür ederim..

      Sil

Çok güzel yorum yazıyorsunuz.. Ne de güzel yazıyorsunuz.. Azcık daha yazsanıza..