16 Nisan 2016 Cumartesi

7. Alaçatı Ot Festivali

Herkese merhaba..
Günlerdir önüme bilgisayarı alıp fotoğrafları düzenleme ve iki satır yazabilme derdindeyim ama ancak vakit bulabildim..
Bilmem mevsim bahar olduğu, yaz yaklaştığı için midir içimde nasıl güzel bir enerji var anlatamam..
Yoksa kim beni bu kalabalığa sokabilirdi ki? :)

Duymayan kalmamıştır, geçen hafta Alaçatı Ot Festivali'nin 7.si düzenlendi ve yine geçtiğimiz senelerdeki gibi çok ilgi gördü..
Öyle ki otoban çıkışı gişelerde araba konvoyunu görünce eski nakit ödemeli günler geldi aklıma..

Tam nereden geri dönsem diye düşünürken, kendimi arabayı park etmiş, cıvıl cıvıl, mis gibi tezgahların arasında gezinirken buldum..

Ben Cumartesi günü gidebildim Alaçatı'ya. 
Hava o kadar güzeldi ki askılılarla gezebildim bütün gün.. Yanıma aldığım hırka yük olmaktan başka bir işe yaramadı :)

Açıkçası kalabalık yüzünden tezgahların tamamını gezemedim.
Ama aralarda duyduğum "enneemm çok kalabalık, vah vah" mızıldanmalarına rağmen doğal ürünlerini sergileyen katılımcıların enerjisi harikaydı..

Ne kadar güzel bir şehirde yaşıyoruz diye düşündüm yine..
Şu deniz börülceleri, pek sevmesem de şevketi bostanların renklerinin güzelliği, pişmemiş halleriyle bile ağzı sulandıran görüntüleri yetmez mi burada yaşamak için?

Ot festivali olduğu için sadece otlar yoktu tabi ki.. 
Hediyelik eşyalar, el emeğiyle hazırlanmış objeler, birbirinden leziz çeşit çeşit yemekler, kavanoz kavanoz rengarenk reçeller...

Tezgahların arasından sıyrılınca kendimi ara sokaklara attım.. HacıMemiş'e kadar kıyın kıyın yürüdüm..
Ama her sokakta başka bir sofra karşıladı beni..

Sanki bahçede açık büfe verilmiş bir bahara merhaba partisinde gibi hissettim..
Hani yani elimde büyük boy bir tabak varmış da, her yanaştığım masadan bir çatal almalıymışım gibi.. :)
Yediklerim de yiyemediklerim de yanıma kâr kalsın artık..

Bu arada bu tür organizasyonlarda en sevdiklerimden biri de tezgahların arasında gezinirken birilerinin paylaştığı bilgilere kulak misafiri olmak..
Deniz tuzunun yemeklerde yarattığı lezzet farkını SaltedGoods'tan öğrenmek güzeldi..

İşin doğrusu ben Alaçatı'yı mevsiminde pek sevmeyenlerindenim.. 
Bir miktar daha tenhayken tadını çıkarmayı seviyorum ama kenara çekilip gelen geçeni izlemek de ayrı bir keyif..
Hele ki gelip geçenler ağızlarının tadını bilen insanlarsa..

O kadar insanı izlemek de, tezgahların arkasında satışlardan memnun katılımcıların keyifli seslerini duymak da bana iyi geldi..

Ve tabii kışın bir miktar tekrara düşmüş sebzelerinden kurtulup yeni bir şeyler pişirebilecek olmanın mutluluğu da yok değil :)

Ara ve arka sokakları da tek tek gezdiğime karar verdikten sonra vazgeçilmez adresim Kuytu Restaurant'a doğru ilerlemeye başladım..

Lokal Pazar harikaydı..
Uzun zamandır tanışmak istediğim İstanbul'lu bloggerlarla da bir araya gelme fırsatımız oldu..

Limon ağaçlarının mis gibi kokularının eşiğinde gezinirken başka bir koku beni bu romantik ortamdan dışarıya sürükledi...

Ve özüme geri döndüm :))

Kuytu Restaurant'ın senede sadece bir kez, Ot Festivaline özel olarak hazırladığı "otlu döner"le bu seneki Ot Festivaline harika bir nokta koydum..

Seneye kaçırmayınız diyorum..
.
.
Öptüm
KİB
Bye :)))


















3 Nisan 2016 Pazar

Gidelim Gömelim VOL 16: Erzurum Uzundere Cağ Döner

Cağ mı Çağ mı işte bütün mesele bu!
Şimdi ben bu duruma vikipedi aracılığıyla bir açıklık getirmek istiyorum..
Nasıl ki bizler sosyal medyada geniş kitlelere ulaşabilmek için yerli yersiz # "hashtag"ler kullanıyorsak sanırım Cağ kebabı ya da Cağ döneri yapan yerler de aynı amaçla hem Cağ hem de Çağ adını kullanıyorlar ve fakat doğrusu Cağ kebabıdır.. 
Neden? Çünkü Cağ kebabı aynı adı taşıyan şişler ile servis yapıldığı için bu adı almıştır..
Dolayısıyla doğrusu Cağ kebabıdır.. 


Aslen Erzurum dolaylarında yapılsa da günümüzde güzel yurdumuzun bir çok yerinde yiyebilmekteyiz..



:) Tamam özüme dönüyorum, ağzımın salyalarını bir kenara alarak anlatmaya başlıyorum..
Cağ kebabı oğlak ya da kuzu etinden yapılan bir çeşit kebap.. 
Kullandıkları şişe bazı yörelerde Cağ adı, bazı yörelerde bico adı verilmiş ama genel olarak biz Cağ olarak biliyoruz..



Cağ kebabı ile tanışmam Kars'ın Sarıkamış ilçesinde olmuştu.. 
Orada yediğim Cağ'ın tadını anlatmam mümkün değil..
Sanırım sene 2004-2005'ti ve daha Cağ kebabı (özellikle) İzmir'de bu kadar popüler değildi..
Aslında yöresel bir yemeği yerinde yeme taraftarıyım ama insan her canı çektiğinde Erzurum ya da Kars'a gidemiyor..
O zaman ne yapıyoruz? 
En yakınımızdakilere bakıyoruz..


Mekanımız İzmir Kemalpaşa'da:
Erzurum Uzundere Cağ Döner
Yarı Açık adres :) Soğuk Pınar Mahallesi İnkilap Caddesi
Telefon: 05350377057 - 05350435019

Gitmeden önce mutlaka telefon açıp yeterli miktarda döner olup olmadığını sormanızı tavsiye ederim. 


Siz "dur" diyene kadar arka arkaya gelen şişteki etleri itina ile lavaşa alıyor bir miktar soğan ve domates ile dürüm haline getiriyor ve parmaklarınıza dikkat ederek yiyorsunuz..
Ben kızarmış olarak tercih ediyorum ama "etin tadı az pişmiş çıkar" diyenler için benden bir tüyo; siparişi verirken "tatavi" olsun derseniz sizinki az pişmiş gelir..
Ve fakat bazı yerlerde "tatari" olarak da kullanılıyor bu tabir.. İşi şansa bırakmak istemezseniz "abi benimki az pişmiş olsun" da diyebilirsiniz :)
.
.
Puanlamaya gelirsek..
Ben 10 üzerinden 8,5 veriyor ve başka Cağ kebabı mekanlarına kapılarımı açık bırakıyorum..
:)

Herkese afiyet olsun..