Kitap okumak kafa dağıtır mı?
Eğer işlerden yorulmuşsam, canım basit bir şeye sıkılmışsa evet..
Ama şu günlerde kitap okumak bana daha farklı hissettiriyor..
.
Tam hikayeye dalmışken, bir anda gözümün önüne Ece geliyor.. "Nereden geldi şimdi aklıma!" diye düşünüyorum.. Geriye dönüp satırları tekrar okuyorum.. Aynı şey oluyor.. Ama satılarda bana onu hatırlatacak hiçbir şey yok.. Bazen olur ya insana, bacaklarımda ani bir soğuma ve karıncalanma hissediyorum..
Kovalıyorum bu hissi çünkü iyi gelmiyor.. İyi gelmeyen Ece'yi düşünmek değil, aniden gelen o his..
.
Ece'nin fotoğraflarını bastırdım.. Bütün arşivimi aldım önüme ve en sevdiğim fotoğraflarını bastırdım.. Tabii Cemik'in de fotoğraflarından bastırdım..
"Neden bunu kendine yapıyorsun, üzüleceksin" diyorlar.. Belki haklılar ama sanki yapmasam rahat uykuya dalacağım geceler biraz daha zor gelecekmiş geliyor..
İçimden gelen, her yere onun da fotoğraflarını koyabilmek.. Ama yapamıyorum işte.. Elim kolum bağlı.. Sadece ben olsam, tek başıma kalkmaya çalışıyor olsam bu acının altından, öyle yapardım.. En güleç, en güzel fotoğraflarını koyardım etrafa.. Onu en güzel haliyle hatırlayabilmek için.. Hem belki o zaman daha az gelirdi bana, aniden kendini hissettiren, bacaklarımı uyuşturan, buz kestiren özlem hissi..
Ama yapamıyorum... Cemik için, Can için yapamıyorum..
Belki de bir gün olur.. Ailecek çekilmiş bir kaç fotoğraftan birini, güzel bir çerçeveyle koridora asabilirim.. Belki bir, belki iki sene sonra.. Ne kendim unutmak istiyorum Ece'nin yüzünü, ne de Cemik'in ve Can'ın unutmasını...
Unutulur mu ki? İnsan dolu dolu bir buçuk senesini geçirdiği evladının yüzünü unutabilir mi, hiç görmese bile?
Unutur.. Çünkü insan beyni en ağır acıları kaldırabilecek kuvvette tasarlanmış.. Siliyor sana çaktırmadan.. Düşündüm dün. Zamanında canımı çok sıkan, söyledikleri yüzünden gecelerce uyuyamadığım, kalbimi çok kıran birinin bana söylediklerini hatırlamaya çalıştım.. Hatırlayamadım.. Zoladım kendimi, hatırlayamadım.. "Kötü şeyler söylemişti işte!" O kadarını biliyorum...
Nasıl ki Ece'nin gittiği ilk günlerde gözümün önüne sürekli onu bulduğum an geliyorduysa, ve benim hafızamdan o an nasıl ki yavaş yavaş silinmeye başladıysa, bir gün kızımın yüzü de gidebilir gözlerimin ömünden.. Yavaş yavaş, bana çaktırmadan...
İşte bunu hissetmeye başladığım an, asarım kızımın en sevdiğim fotoğrafını duvara.. Belki göz üstü bir yer olmaz ama, benim görebileceğim bir yer olur..
.
Özlem... Ne acayip...
Şimdi biri bana gelip de "çok özledim seni" dediğinde bir duruyorum.. "Özlemek" ne kadar da çok anlamlıymış meğer..
.
.
Aşırı çaba sarf ediyorum şu ara.. Elimden gelenin bile katbe kat üstünde çaba sarf ediyorum..
Tekrar sosyalleşmeye çalışıyorum.. Hem sanal, hem gerçek...
Kimseye "hayır" demiyorum.. Yapılan programlar -kabul ettiğim an canım hiç istemese de- bana iyi geliyor..
.
Asla evhamlı bir anne olmayacağımın sözünü ilk anne olduğum zaman vermiştim ben kendime.. Olmadım da.. Bundan sonra da olmayacağım... Tedbirliyimdir ama evhamlı değilim..
Kızıyorum... Yaşananların üstüne, ben mantığımı koruyabilip, çocuğumu sıkmadan, yormadan, üzerine baskı kurmadan, aşırı evham yapmadan ya da aşırı ilgiye boğmadan büyütmeye devam etmeye çalışıyorken, tüm bunları benim yerime yaptıklarında kızıyorum...
Kimse, hiç kimse bu dünyada, Cem'i benden iyi bilemez.. Hiçbir şeyini... Söylediği basit bir cümlede bambaşka anlamlar yattığını anlayamaz... Bazen "anne uykum geldi" dediğinde, "ayy çocuğun uykusu gelmiş, öğlen düzgün uyumadı kesin, ayy ya da hasta mı oluyor acaba?" diyenlerin "anne benim enerjim bitti, hadi beni gıdıkla, öp de benzinim dolsun" demek ve aslında oyun oynamak istediğini bana aramızdaki özel dille anlatmak istediğini anlamadıkları gibi..
.
Hava tekrar ısındı..
Canım sıkkın da olsa, bu hava iyi gelecek bence..
.
Ne diyordum?
Kitap okumak insanın kafasını dağıtır mı?
Dağıtır.. Bir an bilinç altındaki uzak yerlere de götürebilir ama... Acı ya da tatlı, kafa dağıtır...
Ben de tam kitap okuyacaktım...