Acımı paylaştığımda binlerce insan, yani bu satırları okuyan herkesin duasını üzerimde hissettim.. Kuvvetli kalabildiğim anları aileme ve hiç tanımadan sevebildiğim dostlarıma borçlu olduğumu biliyorum...
Ece gittikten sonra kendimi çok ince bir ipin üzerinde buldum..
Ya gerçekten -ki hala daha bazı anlar bu his geliyor- blogumu, instagram hesabımı, herşeyimi kapatıp, yatağın içine girip ecelin beni gelip götüreceği anı iple çekerek bekleyecektim, ya da Cem için, eşim için başarabildiğim kadar Ecesiz kalan hayatıma devam edecek, hatta zevk alarak devam edecek ve sonunda da kızıma kavuşacaktım..
Ben ikincisini seçtim.. Hiç de zor olmadı bu seçimi yapmak çünkü inandıklarım var.. İnançlarım var..
Birçok kişi, hatta şöyle söylemek daha doğru olabilir, birkaç kişi hariç herkes, beni kendi yerine koyarak acımı hissetti ve paylaştı.. Biliyorum..
Bu bloga yazma sebebim de içimi dökme isteğim.. Bir çoğunuzun dediği gibi "buna kimse karışamaz".
Benim yazma isteğime, özgürlüğüme kimse karışamaz ama yazdığım yazılara yorum almak isteyip istememek tamamen benim tercihimde olan bir şey ve ben bu olaydan sonra yazdığım hiçbir postu yoruma açık bırakmadım..
Başka yazılarımın altına dayanamayıp yorum bırakanlar oldu.. Ama içlerinden birinin yazdıkları içimi öyle acıttı, öyle kanattı ki.. Anlatamam..
Nefes alamadım okuyunca, kalbim sıkıştı.. Ölüyorum sandım..
Bir de ahkam kesmiş 0-4 aylık bebeklerde olur diye.. İlk iki cümle arasında bile tutarsızlık var.. İlk cümle bu kadar netken nasıl sen ikinci cümlene "genelde" olarak başlayabildin? Böyle bir yorumu yazma hakkını sana ancak diploma verebilir diye düşünüyorum.. Doktor musun acaba? Google'a girip de böyle bir mesaj yazmadan önce "en azından bir araştırayım" demedin mi? Gerçi galiba bakmışsın.. Bakmışsın ama okumamışsın.. Muhtemelen "ani bebek ölümü" yazınca google'nin "ani bebek ölümü sendromu" olarak tamamladığı tabiri aratmışsın.. En üstte çıkan linke tıklamışsın.. Ama iyi okuyamamışsın.. Bak ne yazıyor orada? "En sık olarak bebeklerin yaşamının ilk dört ayında, genellikle sonbaharda, kışın ve ilkbaharın erken döneminde gerçekleşir." Bunu okuyup belli ki anlayamamışsın..
"Ne bir otopsi ne bir araştırma yapılmadan bu minik yavru nasıl gömülür?" diye isyan etmişsin..
Benim bebeğimi benden çok düşünmüşsün öyle mi?
Nereden biliyorsun otopsi ve araştırma yapılmadığını? Düşündün mü hiç acaba sabahın erken saatlerinde yavrusunun cansız bedenini bulan bu insanlar neden ertesi gün ancak öğleden sonra toprağa verebildiler yavrularının bedenini?
Sence keyfimizden mi kavuşamadı benim güzeller güzeli kızımın bedeni aynı gün toprakla?
Sen benim 3 yaşındaki oğlumu ne kadar, 18 aylık kızımı ne kadar tanıyorsun?
Benim 3 yaşındaki hareketli oğlum 3 kere düştü ve 3 kere yüzünü bir yere vurdu.. Ama haklısın çocuk dediğin düşmez.. Sen herhalde hiç düşmeden büyüdün.. Hatta yürümeyi öğrendikten sonra da düşmemişsindir hayatında..
Benim kızım beşiğine kendi tırmanıp kendi inebilen bir bebekti.. Diyelim ki abisi Ece'nin odasına girdiğinde Ece uyanmadı ve abisi onun beşiğine tırmandı.. 18 aylık bir bebek uyanmaz mı sanıyorsun? Hadi uykusu çok derin diyelim -ki değil, yatağa çıkınca uyanmadı, öpünce uyanmadı, seslenince uyanmadı, dürtünce uyanmaz mı sanıyorsun? Belki uykusu çok çok derin çocuklar vardır uyanmayan ama sen Ece'yi ne kadar tanıyorsun? Ece uyanırdı anlıyor musun? Daha kapıyı aralarken uyanırdı..
Benim oğlum değil uyuyan insanın üstüne atlamak, uyandırmaya kıyamaz.. Acaba o neler hissetti kardeşi uyanmayınca, kendini bir kerecik onun yerine koymayı denedin mi?
Benim çocuklarım uyku saatleri gelince kendi kendilerine uyur, sabah kalkınca da yaramazlık yapmadan oyun oynar, benim onlara "günaydın" diyerek odalarına girmemi beklerlerdi.. Cem de, son birkaç aydır Ece'nin yatağına çıkarak onunla oynamaya başlamıştı.. Ben düşünemeyecek miyim istemeden bir çocuk kardeşine zarar verebilir diye önlem almayı? Ama onlar o zamanları çoktan geçmişti.. Cem değil kardeşine zarar vermek, ağlasa kıyamazdı biliyor musun? Önüne iki tane çikolata koysan birini kardeşine ayırırdı biliyor musun?
İçin rahat olsun, benim kızımın ölümü adli ve tıp yönünden araştırıldı.. Kızımı "bir ümit" hastaneye yetiştirdikten sonra gerçeği gözü yaşlı doktordan duyduktan sonra bana sakinleştirici yaptılar, sonra eve götürdüler.. Polislerle, savcıyla benim kocam görüşürken ben onun yanında destek olamadım biliyor musun?
Benim kızımı bana vermediler.. Buz gibi morga götürdüler biliyor musun? Testler yaptılar biliyor musun?
Masum hiç suçu ve günahı olmayan melek kızım bu dünyadaki bütün güzellikleri, mutlulukları hak ediyordu, eğer Allah'ım onu cennetteki sonsuz mutluluğa ve huzura layık görmeden önce bana "ne dersin?" deseydi, onu bırak, beni al, cehenneme razıyım derdim biliyor musun? Benim kızım gideceğine ben giderdim hiç düşünmeden.. Anlıyor musun?
Bir an olsun kendini benim yerime koyabiliyor musun?
Ölümün aslında hiç de korkulmayacak bir şey olduğunu idrak ettiğim bu günlerde yaşama tutunmak için nasıl bir çaba harcadığımı tahmin edebiliyor musun?
Hepsini boşver sen.. Tek bir ricam var senden.. Lütfen bloguma bir daha uğrama, sakın ama sakın bana iki satır bile yazma..