Paris'e gittiğimizde ilk işimiz bir metro haritası edinmek oldu.. Aslında biz daha gitmeden internetten bulup çıktısını almıştık ama eğer gerçekten Paris'i gezmeyi düşünüyorsanız bilgisayar çıktısı 2 gün içinde elinizde parçalanır.. :)
Bu bizim orada edindiğimiz haritanın son hali..
Bakın bu haritada da yeşille işaretlediğim yer bizim otelin olduğu yer.. Kırmızıyla işaretlediğim yerse şehrin merkezi, Notre Dame'ın bulunduğu ada..
Ada dediğime bakmayın, bilmeyenler için söyleyeyim bu adalar nehrin üzerinde olduğu için çok kısa köprülerden yürüyerek geçiyorsunuz; öyle vapurluk falan bi durum yok yani :)
İşte ilk gün biz bu iki nokta arasını 20 dakika gibi bir sürede yürüdük.. Yani aslında Paris baya küçük bir yer..
Gitmeyi planlayanlar için metro sistemini de yeri geldikçe anlatacağım.. Şimdilik yürüyoruz ;)
Burası katedralin ana girişinin olduğu yerin hemen sağındaki sokak.. Önünde büfeler ve hediyelik eşyacılar var.. Biz de çan kulelerine çıkma sevdasıyla sıradayız.. Sağdaki sırt çantalı Kocci ve sıranın uzunluğuna bir göz atmaya gidiyor..
O gidince önümdeki adam "Pardon hamilesiniz sanırım?" dedi.. Ben evet deyince "Beklemek zorunda değilsiniz, en öne gidip direk girebilirsiniz, önceliğiniz var" dedi..
Paris'te hamileliğimin hem çok avantajını gördüm hem de dezavantajını..
İşte burada ikisini aynı anda yaşadık..
Neyse biz adamı dinleyip öne doğru seyirttik.. Hamileyim ya, beklememe gerek yok :)
Baya bir kalabalığı geçip biletin satıldığı yerdeki bayan görevliye seslenip hamile olduğumu söyledik.. Öncelik tanınabilir miydi aceba??? :)) Kadın "tabi ama 422 basamak var çıkmanız gereken, zor olmasın?" gibisinden eğlendi :) Bizim de gözümüz yemedi, paşa paşa yolumuza gittik..
Aslında yukarıdaki heykelleri ve çanları görmeyi çok isterdim.. Kısmet değilmiş.. Siz giderseniz mutlaka gezin derim..
Hemen Notre Dame'ın ön tarafına yürüdük ve yüzlerce kişiden oluşan sıranın en arkasına geçtik.. Sıra çok hızlı ilerlediği için herhangi bir hamilelik kıyağına gerek duymadım :)
Katedralin ana kısmını gezmek tabi ki ücretsiz.. Ama sizden saygılı olmanız bekleniyor.. Flaşlı fotoğraf çekmek, şapkayla ve yiyecekle girmek, köpek gezdirmek, yüksek sesle konuşmak yasak..
Biz ilk gün çektiğimiz fotoğraflar silinince bir kere daha gezmek için uğramıştık.. İkinci girişimizde ayin vardı..
Tıka basa dolu değildi ama oldukça kalabalıktı..
Yüksek tavanı ve alçak asılmış avizeleri çok güzel görünüyordu..
Kalan fotoğraflar ilk gün ve ikinci Notre Dame ziyaretimizden karışık geliyor :)
Katedralin içinde mum alıp yakabiliyorsunuz.. Benim birçok yerde gördüğüm çubuk şeklindeki mumlar yerine, burada tealight denen mumlardan vardı.. Kumbaraya 2€ atıp bir tane alıp yakabiliyorsunuz.. Artık parayı atıp atmamak size kalmış, Allah'ın evindesiniz :)
Bir de böyle daha afilli olan mumlar vardı.. Bunların fiyatı 5€
Daha ucuz mum yok :)
Eğer biraz duygusal bir insansanız ortamdan etkilenip gördüğünüz her heykelde duygulanabilirsiniz..
Katedralin her köşesinde ayrı bir hikaye var..
İnsan vitraylara bakmaya doyamıyor..
.
.
Neyse.. Katedral çıkışında geniş bir bahçe var.. Eğer ihtiyacınız varsa ücretsiz tuvalet de hemen orada..
Ben girmedim ama Kocci'ye temiz olup olmadığını sorduğumda "ücretsiz bir tuvalet ne kadar temizse o kadar temizdi" dedi..
Yine aynı bahçedeki çeşmede elinizi yüzünüzü yıkayıp su şişenizi doldurabilirsiniz..
Paris'te en az para harcayacağınız şey sudur herhalde.. Çünkü çeşme suları içilebilir..
Şişe olarak aldığınız su, çeşme sularından daha lezzetli değil, o yüzden "bu ne ya, paramla lezzetli su içerim ben" hayalleri kurmayın :)
Ama şunu fark ettim ki yıllar geçtikçe suları lezzetleniyor.. 90ların sonlarında gittiğimizde normal su bulamıyorduk, hepsi gazlı suydu (gazı kaçmış soda da diyebiliriz), 2003'de gittiğimdeyse sularının tadı o kadar kötüydü ki susamamak için elimden geleni yapıyordum..
Bu sokak yukarılarda bir yerde bahsettiğim katedralin yan sokağı.. Hem büfeler vardı hem de hediyelik eşyacılar.. Ama Notre Dame'a özel bir obje yoktu.. Alış veriş için acele etmenize gerek yok çünkü Paris'in her yeri hediyelikçi.. Ve hediyelikçilerin hepsi de ya Çinli ya Hintli.. Biz Fransız'a denk gelemedik :) Zaten Paris'te Fransız da pek yok..
Etrafta Fransız olmadığı için bir Hintli abimizin elinden Nutella'lı krep yedik. :)
Bu arada yediğimiz en iyi hotdog ve sandwichler de oradaki İranlı'nın işlettiği büfedendi..
Ayrıca hemen Notre Dame'ın karşı köşesinde "-Notre Dame Salon de Thé- Notre Dame Çay Evi "nden yediğimiz külahta dondurmayı şiddetle tavsiye etmiyorum.. Daha güzelini bulursunuz bence :)
.
Devamı gelecek..
Selam!
YanıtlaSilBi süredir seni gizli gizli takip ediyorum:) ne de güzel anlatmışsın Paris'i. Belki sadece bi kerecik 3 günlüğüne gittim ama o tanıdık haritanın yine tanıdık hali gülümsetti beni:) yazının devamını heyecanla bekliyorum. sevgiler.
O zaman tanıdık başka şeyler de göreceğine eminim, çünkü Paris bir gıdım değişmemiş :)))
Silyine doyamadım :D
YanıtlaSilYavaş yavaş :)
Silgüzel bir post,merakla bekleniyor devamı..
YanıtlaSilTeşekkür ederim, hoş geldin :)
YanıtlaSil